Bengu
New member
KİRİŞ NEDİR TDK? TANIMLARIN SINIRLARI VE DÜŞÜNCENİN DEMİR PARMAKLIKLARI
Arkadaşlar, şu “TDK tanımlarına göre” başlayan cümleleri okudukça içim daralıyor. Kiriş nedir TDK? Betonarme yapıların taşıyıcı elemanı mı? Yoksa dilimizin, düşüncemizin, hatta tartışma biçimimizin bile üzerinde duran görünmez bir "zihinsel kiriş" mi? Bu soruyu basit bir inşaat terimi olarak geçiştirenlere sormak isterim: TDK’nın tanımladığı bir kelime, o kelimenin hayattaki anlamını gerçekten kuşatabilir mi?
KELİMELERİ BETONA GÖMMEK: TDK’NIN DİLİ SINIRLAMASI
TDK tanımına göre “kiriş”, bir yapının yükünü taşıyan, iki destek noktası arasında kalan yatay elemandır. Güzel. Ama bu tanım, sadece mühendislik fakültesi amfilerinde yankılanmalıydı. Çünkü dil dediğimiz şey, mühendislik gibi sabit değil; yaşayan, nefes alan bir organizma. Kiriş, sadece binayı değil, anlamı da taşır. Peki TDK, bu anlam yükünü taşımaya yeterli mi?
TDK’nın misyonu, “dili korumak.” Ancak bu “koruma” anlayışı, sıklıkla “dili dondurmak”a dönüşüyor. Her tanım, bir sınır çiziyor. “Bu budur, başka bir şey değildir” diyor. Oysa dilin güzelliği, esnekliğinde. Kirişin kendisi bile esnekliğini kaybederse çatlar. O zaman dilin kirişi neden çatlamasın? TDK’nın tanımları, zaman zaman toplumun düşünme biçimini kısıtlayan birer beton kalıba dönüşüyor.
KİRİŞİN CİNSİYETİ VAR MI? STRATEJİK ERKEK AKLI VE EMPATİK KADIN BAKIŞI
Forumlarda ilginç bir gözlemim var: erkek kullanıcılar genellikle “tanımın işlevine” odaklanıyor. Onlara göre kiriş, işlevsel bir bileşen. “Taşıyıcıdır, biter.” Kadın kullanıcılar ise daha çok sembolik ve insan odaklı yaklaşıyorlar: “Kiriş bir yapıyı ayakta tutuyorsa, ilişkileri, toplumu ayakta tutan nedir?” diyorlar. Bu fark küçümsenecek bir şey değil; çünkü anlam, sadece yapısal değil, duygusal da bir inşa süreci.
Bir erkek forumda şöyle yazar: “TDK tanımı gayet açık, niye tartışıyoruz?”
Bir kadın ise şöyle der: “Ama o tanımda insan yok, duygular yok, yaşam yok.”
İşte bu çelişki, dilin gerçek yüzünü gösteriyor. Kiriş, bir taraf için hesaplanabilir bir ölçü; diğer taraf için dayanışmanın sembolü. Hangisi doğru? Belki ikisi de. Belki hiçbiri.
TDK’NIN TEK SESİNE KARŞI ÇOĞUL ANLAM
Dil bir orkestradır, TDK ise şefi. Ama iyi bir orkestra, her enstrümanın kendi rengini korumasına izin verir. TDK’nın bugünkü tutumu ise biraz fazla “tek sesli.” Her kelimenin bir tanımı var, ama o tanımın dışında kalan anlamlar ya “argo”, ya “yanlış kullanım” olarak etiketleniyor. Peki kim karar veriyor “doğru” olana? Kim “yanlış” diyor?
Kirişin anlamını “taşıyıcı yapı elemanı” olarak sınırlandırmak, tıpkı insanı sadece “biyolojik varlık” olarak tanımlamak gibi. Evet, doğru ama eksik. Kiriş, bir metafordur aynı zamanda: bir ilişkiyi, bir düşünceyi, bir toplumu ayakta tutan görünmez bağdır. TDK, bu anlam zenginliğini korumak yerine, onu betona gömüyor.
FORUMDAKİ DİL İSYANI: TDK’YA NEDEN BU KADAR TESLİMİYİZ?
Hadi dürüst olalım: Kaçımız TDK’ya bakmadan bir kelimeye güveniyoruz? Sanki kutsal kitapmış gibi, tanımı oradan onaylatmadan konuşamıyoruz. Oysa forumlar, dilin gerçekten yaşadığı yerlerdir. Burada insanlar konuşur, kelimeler yeni anlamlar kazanır. Bir kullanıcı “kiriş gibi sağlam dostluk” derse, TDK buna “mecaz anlam” der. Ama belki de o mecaz, dilin en canlı hali.
Şimdi size soruyorum:
– Dilin tanımı mı kutsal, kullanımı mı?
– TDK mı dili yönlendiriyor, yoksa biz mi TDK’yı yönlendirmeliyiz?
– “Kiriş” gibi kelimelerin anlamı, toplumun ihtiyaçlarına göre evrilmeli mi?
Yoksa “değişmeyen tanım” saplantısına tutunup düşünceyi mi sınırlıyoruz?
KİRİŞİN ALTINDA KALAN ANLAMLAR
Kiriş bir yapıyı taşır ama anlamın altına gizlenen yükleri kim taşır? TDK’nın görevi, sadece tanım yapmak değil; anlamı yaşatmak olmalı. Fakat günümüzde TDK sözlüğü, bir anlam mezarlığına dönüşüyor. Eski tanımlar güncellenmiyor, yeni anlamlar gecikiyor. Oysa internet çağında, kelimeler saniyeler içinde yeni anlamlar kazanıyor.
Bir düşünün:
– “Kiriş” kelimesi bugün bir inşaatta betonla anılırken, yarın bir romanda duygusal bağın metaforu olabilir.
– TDK buna yetişemiyorsa, sorun bizde mi, kurumda mı?
Belki de TDK artık anlamın taşıyıcısı değil, anlamın ağırlığı altında ezilen bir yapı.
DÜŞÜNCEYİ TAŞIMAK MI, SINIRLAMAK MI?
Kirişin işlevi taşımaktır. Ama TDK tanımı, çoğu zaman düşünceyi taşımaktan çok sınırlıyor. “Kiriş budur” diyor ve noktayı koyuyor. Oysa forumlar, o noktayı silip yeniden yazmak için var. Dilin geleceği, o sabit tanımları sorgulayan bu topluluklarda şekilleniyor.
Şimdi asıl soru şu:
– Biz o tanımların altında ezilen bir yapı mıyız, yoksa o yapıyı yeniden inşa eden mimarlar mı?
– TDK’nın “kiriş”i bizi taşıyor mu, yoksa biz mi onu omuzluyoruz?
SON SÖZ: KELİMELERİN YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK
Belki de artık kelimelere yüklediğimiz anlamları yeniden tartışmanın zamanı geldi. Çünkü her “tanım”, bir düşünceyi dışarıda bırakıyor. TDK, dilin çatısını kurabilir ama o çatının altında yaşayan biziz. Kirişin ne olduğunu sadece sözlük değil, hayatın kendisi belirler.
Bu yüzden, bir kelimenin anlamını sorgulamak, dilin geleceğini korumaktır.
Kiriş nedir TDK? Belki de sorunun kendisi yanlış. Belki de doğru soru şudur:
“Kiriş bizim için ne ifade ediyor?”
Cevap, tanımda değil — tartışmada saklı.
Arkadaşlar, şu “TDK tanımlarına göre” başlayan cümleleri okudukça içim daralıyor. Kiriş nedir TDK? Betonarme yapıların taşıyıcı elemanı mı? Yoksa dilimizin, düşüncemizin, hatta tartışma biçimimizin bile üzerinde duran görünmez bir "zihinsel kiriş" mi? Bu soruyu basit bir inşaat terimi olarak geçiştirenlere sormak isterim: TDK’nın tanımladığı bir kelime, o kelimenin hayattaki anlamını gerçekten kuşatabilir mi?
KELİMELERİ BETONA GÖMMEK: TDK’NIN DİLİ SINIRLAMASI
TDK tanımına göre “kiriş”, bir yapının yükünü taşıyan, iki destek noktası arasında kalan yatay elemandır. Güzel. Ama bu tanım, sadece mühendislik fakültesi amfilerinde yankılanmalıydı. Çünkü dil dediğimiz şey, mühendislik gibi sabit değil; yaşayan, nefes alan bir organizma. Kiriş, sadece binayı değil, anlamı da taşır. Peki TDK, bu anlam yükünü taşımaya yeterli mi?
TDK’nın misyonu, “dili korumak.” Ancak bu “koruma” anlayışı, sıklıkla “dili dondurmak”a dönüşüyor. Her tanım, bir sınır çiziyor. “Bu budur, başka bir şey değildir” diyor. Oysa dilin güzelliği, esnekliğinde. Kirişin kendisi bile esnekliğini kaybederse çatlar. O zaman dilin kirişi neden çatlamasın? TDK’nın tanımları, zaman zaman toplumun düşünme biçimini kısıtlayan birer beton kalıba dönüşüyor.
KİRİŞİN CİNSİYETİ VAR MI? STRATEJİK ERKEK AKLI VE EMPATİK KADIN BAKIŞI
Forumlarda ilginç bir gözlemim var: erkek kullanıcılar genellikle “tanımın işlevine” odaklanıyor. Onlara göre kiriş, işlevsel bir bileşen. “Taşıyıcıdır, biter.” Kadın kullanıcılar ise daha çok sembolik ve insan odaklı yaklaşıyorlar: “Kiriş bir yapıyı ayakta tutuyorsa, ilişkileri, toplumu ayakta tutan nedir?” diyorlar. Bu fark küçümsenecek bir şey değil; çünkü anlam, sadece yapısal değil, duygusal da bir inşa süreci.
Bir erkek forumda şöyle yazar: “TDK tanımı gayet açık, niye tartışıyoruz?”
Bir kadın ise şöyle der: “Ama o tanımda insan yok, duygular yok, yaşam yok.”
İşte bu çelişki, dilin gerçek yüzünü gösteriyor. Kiriş, bir taraf için hesaplanabilir bir ölçü; diğer taraf için dayanışmanın sembolü. Hangisi doğru? Belki ikisi de. Belki hiçbiri.
TDK’NIN TEK SESİNE KARŞI ÇOĞUL ANLAM
Dil bir orkestradır, TDK ise şefi. Ama iyi bir orkestra, her enstrümanın kendi rengini korumasına izin verir. TDK’nın bugünkü tutumu ise biraz fazla “tek sesli.” Her kelimenin bir tanımı var, ama o tanımın dışında kalan anlamlar ya “argo”, ya “yanlış kullanım” olarak etiketleniyor. Peki kim karar veriyor “doğru” olana? Kim “yanlış” diyor?
Kirişin anlamını “taşıyıcı yapı elemanı” olarak sınırlandırmak, tıpkı insanı sadece “biyolojik varlık” olarak tanımlamak gibi. Evet, doğru ama eksik. Kiriş, bir metafordur aynı zamanda: bir ilişkiyi, bir düşünceyi, bir toplumu ayakta tutan görünmez bağdır. TDK, bu anlam zenginliğini korumak yerine, onu betona gömüyor.
FORUMDAKİ DİL İSYANI: TDK’YA NEDEN BU KADAR TESLİMİYİZ?
Hadi dürüst olalım: Kaçımız TDK’ya bakmadan bir kelimeye güveniyoruz? Sanki kutsal kitapmış gibi, tanımı oradan onaylatmadan konuşamıyoruz. Oysa forumlar, dilin gerçekten yaşadığı yerlerdir. Burada insanlar konuşur, kelimeler yeni anlamlar kazanır. Bir kullanıcı “kiriş gibi sağlam dostluk” derse, TDK buna “mecaz anlam” der. Ama belki de o mecaz, dilin en canlı hali.
Şimdi size soruyorum:
– Dilin tanımı mı kutsal, kullanımı mı?
– TDK mı dili yönlendiriyor, yoksa biz mi TDK’yı yönlendirmeliyiz?
– “Kiriş” gibi kelimelerin anlamı, toplumun ihtiyaçlarına göre evrilmeli mi?
Yoksa “değişmeyen tanım” saplantısına tutunup düşünceyi mi sınırlıyoruz?
KİRİŞİN ALTINDA KALAN ANLAMLAR
Kiriş bir yapıyı taşır ama anlamın altına gizlenen yükleri kim taşır? TDK’nın görevi, sadece tanım yapmak değil; anlamı yaşatmak olmalı. Fakat günümüzde TDK sözlüğü, bir anlam mezarlığına dönüşüyor. Eski tanımlar güncellenmiyor, yeni anlamlar gecikiyor. Oysa internet çağında, kelimeler saniyeler içinde yeni anlamlar kazanıyor.
Bir düşünün:
– “Kiriş” kelimesi bugün bir inşaatta betonla anılırken, yarın bir romanda duygusal bağın metaforu olabilir.
– TDK buna yetişemiyorsa, sorun bizde mi, kurumda mı?
Belki de TDK artık anlamın taşıyıcısı değil, anlamın ağırlığı altında ezilen bir yapı.
DÜŞÜNCEYİ TAŞIMAK MI, SINIRLAMAK MI?
Kirişin işlevi taşımaktır. Ama TDK tanımı, çoğu zaman düşünceyi taşımaktan çok sınırlıyor. “Kiriş budur” diyor ve noktayı koyuyor. Oysa forumlar, o noktayı silip yeniden yazmak için var. Dilin geleceği, o sabit tanımları sorgulayan bu topluluklarda şekilleniyor.
Şimdi asıl soru şu:
– Biz o tanımların altında ezilen bir yapı mıyız, yoksa o yapıyı yeniden inşa eden mimarlar mı?
– TDK’nın “kiriş”i bizi taşıyor mu, yoksa biz mi onu omuzluyoruz?
SON SÖZ: KELİMELERİN YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK
Belki de artık kelimelere yüklediğimiz anlamları yeniden tartışmanın zamanı geldi. Çünkü her “tanım”, bir düşünceyi dışarıda bırakıyor. TDK, dilin çatısını kurabilir ama o çatının altında yaşayan biziz. Kirişin ne olduğunu sadece sözlük değil, hayatın kendisi belirler.
Bu yüzden, bir kelimenin anlamını sorgulamak, dilin geleceğini korumaktır.
Kiriş nedir TDK? Belki de sorunun kendisi yanlış. Belki de doğru soru şudur:
“Kiriş bizim için ne ifade ediyor?”
Cevap, tanımda değil — tartışmada saklı.