Vitra
New member
Bu daima bu biçimdedir: gelmekte olan gelir! Yıl 1983. Ankara’daki TRT günleri 12 Eylül daha sonrasında “mecburen” sona ermiş.. Artık İstanbul’da ve Güneş Gazetesi’ndeyim.
Malum, fırtınalı günler yaşanıyor. Ulusal Güvenlik Kurulu ismini almış olan darbeciler, seçim yapılmasına müsaade vermiş.. Türkiye sandığa gitmeye hazırlanıyor. şüphesiz, darbecilerin onay verdiği partiler ve siyasetçilerle!
Seçimde onay alın üç parti yarışacak: eski bir subaya kurdurulan Milliyetçi Demokrasi Partisi, CHP’nin mirasının kanalize edileceği var iseyılan Halkçı Parti ve 12 Eylül doktrininin vitrindeki ismi Özal’ın Anavatan Partisi.
Hakim kanaat, darbecilerin açıktan desteklediği MDP’nin kazanacağı. Endüstricilerden medyaya, ticaret erbabından (güya) kanaat başkanlarına her kesim bu görüşte..
halbuki, sokaktan yansıyan ses farklı!
Seçime üç dört hafta kala, gazetedeki günlük toplantının akabinde genel yayın direktörü Güneri Cıvaoğlu ile özel olarak görüşebilmek için odasında kaldım. Ve aklımdakini paylaştım:
“Güneri Beyefendi, her gün aşağıda (yazı işleri katında) yanlışsız dürüst bir bildirisi ya da fotoğrafı olmasa da (MDP Genel Başkanı) Turgut Sunalp manşeti yapmak için uğraşıp duruyoruz. Lakin bir gazeteci olarak uyarmak boynumun borcu: Çabucak hiç görmediğimiz Turgut Özal gümbür gümbür geliyor..”
Güneri Cıvaoğlu beni şöyleki bir süzdü. Odanın bir ucundaki danışmanı Sencer Güneşsoy’a, “bak kız ne söylüyor” diye seslendi. söylemiş olduklerimi yineladı.
Sencer Güneşsoy güldü.
“Kızım o iş fazlacatan bitti, bağlandı. Sunalp’in bakanlar şurası listesi bile hazır.”
Her ikisinin de “kızım” dediğinden anlamışsınızdır. Çok genç, çabucak hemen 33 yaşındaydım. Dahası, İstanbul’da ve yazılı medyada epey yeniydim. bir daha de görüşlerimde ısrarlıydım. Hatta Sencer Güneşsoy’a “bahse girmeyi” bile teklif ettim. bir daha gülerek “peki” dedi.
daha sonrası malum: Özal yüzde 45 küsur oyla seçimi kazandı. Darbecilerin partisi MDP yüzde 23 ile üçüncü / sonuncu parti oldu.
Bahis mi?
Rotayı Özal’a çevirme telaşı içinde hatırlayan yoktu olağan olarak!
* * *
Bir diğer “tarihi” kavşak: 1999 seçimleri.
O sırada atv Haber’deyim. 12 Eylül daha sonrasının Özallı, daha sonra Demirelli, Çiller ve Yılmazlı yılları geçmiş.. Ecevit, başbakan. Öcalan’ın Türkiye topraklarında olduğunu açıklayalı birkaç ay olmuş. ötürüsıyla, seçimin açık orta favorisi..
Pekala ya gerisindekiler?
Medya bir daha müstakbel iktidar ve iktidar ortağı için fal açmakta. O denli ya, artık Ankara deyince akla birinci gelen ihaleler, banka müsaadeleri falan..
Seçim daha sonrasına yönelik hesaplar da şöyleki: Ecevit’in DSP’si kazanır lakin tek başına iktidar çıkaramaz. Koalisyon için yanına “bizim tuttuğumuz” parti gelmeli.
Pekala o parti hangisi olacak? Hürriyet Kümesi Mesut Yılmaz, atv’nin de dahil olduğu Sabah Kümesi Çillerci. ötürüsıyla manşetler buna nazaran atılıyor, televizyonlarda haberler buna göre seçiliyor.
halbuki sokaklardan “bir daha” farklı sesler geliyor.
bir daha seçimlere üç beş hafta kalmışken ben bu defa atv Haber’in akış toplantısında alarm zilini çalıyorum:
“Bültende hiç yer vermiyoruz ancak MHP’de epey önemli bir yükseliş var. Kısa da olsa mitinglerini görmeliyiz. Çıkışlarını yok saymamalıyız..”
Ali Kırca itiraz ediyor. Ona bakılırsa MHP, efsane başkanı Türkeş’i ve Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesiyle varlık sebebini kaybetmiş bir parti. Nokta!
daha sonraki günlerde birkaç kere daha yinelıyorum “sezgilerimi” ve daima tıpkı karşılığı alıyorum.
Yalnızca atv Haber değil, Sabah Gazetesi’nden medyanın neredeyse bütün yazılı- görsel isimleri birebir havada.
Ben (söylemeye bile gerek yok herbiçimde) MHP’li değilim. Asla olmadım. Ne var ki, fotoğraf epey net. Çok açık.
bir daha de seçim akşamına kadar o fotoğraf görülmedi.
O kadar ki, birinci sonuçlar gelip de yayına geçtiğimizde üst idare “MHP’nin oylarını yüksek gösteriyorsunuz” diye kıyameti koparttı. Onlara nazaran birinci sonuçlar daha sonra değişirmiş ve sonuç hayli farklı olurmuş! Biz bunu bilmiyor muymuşuz! Ne yapmaya çalışıyormuşuz!
Gergin, saçma bir seçim yayınının akabinde saatler 22.00’ye gelirken onlar da gerçeği kabul etmek zorunda kaldı.
Evet, MHP patlama yapmıştı.
DSP, yüzde 22 küsur ile birinci parti olurken, MHP yüzde 18 ile ikinciliğe oturmuştu. ANAP ve DYP ise baraj altında kalmaktan sıkıntı kurtulmuştu.
elbette bir daha sonraki seçime kadar!
* * *
Bir daha sonraki seçimi de Star Haber’de yaşadım. Üstelik bu sefer, televizyonun sahibi, Genç Parti ile siyasete atılan Cem Uzan’dı.
Ali Taran’lı, İbrahim Tatlıses’li, bembeyaz gömlekli, çok ateşli kampanya Cem Uzan’ı “en epeyce konuşulan lider” haline getirmişti.
Cem Uzan da, siyasetin magazini ile gerçeğini karıştırıp büyük hayallere dalmıştı.
Seçimlerden bir hafta 10 gün kadar evvel bir gün telefonla aradı, sonuçlara dair fikrimi sordu.
Ben aslında yüzde 8 – 8,5 varsayım ediyordum. Fakat hastaya “bir hafta ömrünüz kaldı” demekteki zorluk üzere, ben de Cem Uzan’a bunu söylemekte zorlandım. “Yüzde 10 civarında görüyorum” dedim.
Cem Uzan bir kahkaha attı:
“Ayşenur hanım, siz hangi anketlere bakarak bunu söylüyorsunuz bilmiyorum.. Lakin benim önümdeki anketler yüzde 25-26 oy alacağımızı gösteriyor. Bakanlar Heyeti listesini hazırlıyorum.”
Sunalp üzere, Cem Uzan’ın listesi de gün yüzü bakılırsamedi. Genç Parti yüzde 7 küsur oyla baraj altında kaldı. Tıpkı Türkiye’yi o seçime sürükleyen Bahçeli ile Çiller ve Yılmaz gibi!
* * *
niye mi yazdım bunları?
Derdim, “ne acar gazeteciyim, vallahi kahin gibiyim” diye övünmek değil.
Siz söylerseniz kabul ederim elbette (!) lakin derdim, başlıktaki cümle: BU DAİMA BÖYLEDİR: GELMEKTE OLAN GELİR!
Sokaklar, toplum size aslında neyin gelmekte olduğunu anlatır. İşaretlerini verir. Size düşen onları fark etmek, görmektir.
İnanın, bir daha geliyor gelmekte olan!
Daha seçimlere fazlaca var. ötürüsıyla Erdoğan’ın oyun planlarında sona gelmemiş olabiliriz. bir daha de, şimdiden söyleyeyim; Erdoğan da Bahçeli de kaybedecek. CHP oylarını konsolide edip biraz daha ileri götürecek. Fakat YETERLİ Parti ve HDP beklenenin de üzerinde çıkış yaparak siyasetin iki ana aktörü olacak.
Üç kritik seçime dair anılarımı anlatmamın sebebi, işte bu!
Bir diğer ve hatta EN KRİTİK seçime yanlışsız müşahedelerim bu biçimde! Üstelik geçmişten farklı olarak anketlerin de katkısıyla daha da net halde görünen bu biçimde!
Malum, fırtınalı günler yaşanıyor. Ulusal Güvenlik Kurulu ismini almış olan darbeciler, seçim yapılmasına müsaade vermiş.. Türkiye sandığa gitmeye hazırlanıyor. şüphesiz, darbecilerin onay verdiği partiler ve siyasetçilerle!
Seçimde onay alın üç parti yarışacak: eski bir subaya kurdurulan Milliyetçi Demokrasi Partisi, CHP’nin mirasının kanalize edileceği var iseyılan Halkçı Parti ve 12 Eylül doktrininin vitrindeki ismi Özal’ın Anavatan Partisi.
Hakim kanaat, darbecilerin açıktan desteklediği MDP’nin kazanacağı. Endüstricilerden medyaya, ticaret erbabından (güya) kanaat başkanlarına her kesim bu görüşte..
halbuki, sokaktan yansıyan ses farklı!
Seçime üç dört hafta kala, gazetedeki günlük toplantının akabinde genel yayın direktörü Güneri Cıvaoğlu ile özel olarak görüşebilmek için odasında kaldım. Ve aklımdakini paylaştım:
“Güneri Beyefendi, her gün aşağıda (yazı işleri katında) yanlışsız dürüst bir bildirisi ya da fotoğrafı olmasa da (MDP Genel Başkanı) Turgut Sunalp manşeti yapmak için uğraşıp duruyoruz. Lakin bir gazeteci olarak uyarmak boynumun borcu: Çabucak hiç görmediğimiz Turgut Özal gümbür gümbür geliyor..”
Güneri Cıvaoğlu beni şöyleki bir süzdü. Odanın bir ucundaki danışmanı Sencer Güneşsoy’a, “bak kız ne söylüyor” diye seslendi. söylemiş olduklerimi yineladı.
Sencer Güneşsoy güldü.
“Kızım o iş fazlacatan bitti, bağlandı. Sunalp’in bakanlar şurası listesi bile hazır.”
Her ikisinin de “kızım” dediğinden anlamışsınızdır. Çok genç, çabucak hemen 33 yaşındaydım. Dahası, İstanbul’da ve yazılı medyada epey yeniydim. bir daha de görüşlerimde ısrarlıydım. Hatta Sencer Güneşsoy’a “bahse girmeyi” bile teklif ettim. bir daha gülerek “peki” dedi.
daha sonrası malum: Özal yüzde 45 küsur oyla seçimi kazandı. Darbecilerin partisi MDP yüzde 23 ile üçüncü / sonuncu parti oldu.
Bahis mi?
Rotayı Özal’a çevirme telaşı içinde hatırlayan yoktu olağan olarak!
* * *
Bir diğer “tarihi” kavşak: 1999 seçimleri.
O sırada atv Haber’deyim. 12 Eylül daha sonrasının Özallı, daha sonra Demirelli, Çiller ve Yılmazlı yılları geçmiş.. Ecevit, başbakan. Öcalan’ın Türkiye topraklarında olduğunu açıklayalı birkaç ay olmuş. ötürüsıyla, seçimin açık orta favorisi..
Pekala ya gerisindekiler?
Medya bir daha müstakbel iktidar ve iktidar ortağı için fal açmakta. O denli ya, artık Ankara deyince akla birinci gelen ihaleler, banka müsaadeleri falan..
Seçim daha sonrasına yönelik hesaplar da şöyleki: Ecevit’in DSP’si kazanır lakin tek başına iktidar çıkaramaz. Koalisyon için yanına “bizim tuttuğumuz” parti gelmeli.
Pekala o parti hangisi olacak? Hürriyet Kümesi Mesut Yılmaz, atv’nin de dahil olduğu Sabah Kümesi Çillerci. ötürüsıyla manşetler buna nazaran atılıyor, televizyonlarda haberler buna göre seçiliyor.
halbuki sokaklardan “bir daha” farklı sesler geliyor.
bir daha seçimlere üç beş hafta kalmışken ben bu defa atv Haber’in akış toplantısında alarm zilini çalıyorum:
“Bültende hiç yer vermiyoruz ancak MHP’de epey önemli bir yükseliş var. Kısa da olsa mitinglerini görmeliyiz. Çıkışlarını yok saymamalıyız..”
Ali Kırca itiraz ediyor. Ona bakılırsa MHP, efsane başkanı Türkeş’i ve Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesiyle varlık sebebini kaybetmiş bir parti. Nokta!
daha sonraki günlerde birkaç kere daha yinelıyorum “sezgilerimi” ve daima tıpkı karşılığı alıyorum.
Yalnızca atv Haber değil, Sabah Gazetesi’nden medyanın neredeyse bütün yazılı- görsel isimleri birebir havada.
Ben (söylemeye bile gerek yok herbiçimde) MHP’li değilim. Asla olmadım. Ne var ki, fotoğraf epey net. Çok açık.
bir daha de seçim akşamına kadar o fotoğraf görülmedi.
O kadar ki, birinci sonuçlar gelip de yayına geçtiğimizde üst idare “MHP’nin oylarını yüksek gösteriyorsunuz” diye kıyameti koparttı. Onlara nazaran birinci sonuçlar daha sonra değişirmiş ve sonuç hayli farklı olurmuş! Biz bunu bilmiyor muymuşuz! Ne yapmaya çalışıyormuşuz!
Gergin, saçma bir seçim yayınının akabinde saatler 22.00’ye gelirken onlar da gerçeği kabul etmek zorunda kaldı.
Evet, MHP patlama yapmıştı.
DSP, yüzde 22 küsur ile birinci parti olurken, MHP yüzde 18 ile ikinciliğe oturmuştu. ANAP ve DYP ise baraj altında kalmaktan sıkıntı kurtulmuştu.
elbette bir daha sonraki seçime kadar!
* * *
Bir daha sonraki seçimi de Star Haber’de yaşadım. Üstelik bu sefer, televizyonun sahibi, Genç Parti ile siyasete atılan Cem Uzan’dı.
Ali Taran’lı, İbrahim Tatlıses’li, bembeyaz gömlekli, çok ateşli kampanya Cem Uzan’ı “en epeyce konuşulan lider” haline getirmişti.
Cem Uzan da, siyasetin magazini ile gerçeğini karıştırıp büyük hayallere dalmıştı.
Seçimlerden bir hafta 10 gün kadar evvel bir gün telefonla aradı, sonuçlara dair fikrimi sordu.
Ben aslında yüzde 8 – 8,5 varsayım ediyordum. Fakat hastaya “bir hafta ömrünüz kaldı” demekteki zorluk üzere, ben de Cem Uzan’a bunu söylemekte zorlandım. “Yüzde 10 civarında görüyorum” dedim.
Cem Uzan bir kahkaha attı:
“Ayşenur hanım, siz hangi anketlere bakarak bunu söylüyorsunuz bilmiyorum.. Lakin benim önümdeki anketler yüzde 25-26 oy alacağımızı gösteriyor. Bakanlar Heyeti listesini hazırlıyorum.”
Sunalp üzere, Cem Uzan’ın listesi de gün yüzü bakılırsamedi. Genç Parti yüzde 7 küsur oyla baraj altında kaldı. Tıpkı Türkiye’yi o seçime sürükleyen Bahçeli ile Çiller ve Yılmaz gibi!
* * *
niye mi yazdım bunları?
Derdim, “ne acar gazeteciyim, vallahi kahin gibiyim” diye övünmek değil.
Siz söylerseniz kabul ederim elbette (!) lakin derdim, başlıktaki cümle: BU DAİMA BÖYLEDİR: GELMEKTE OLAN GELİR!
Sokaklar, toplum size aslında neyin gelmekte olduğunu anlatır. İşaretlerini verir. Size düşen onları fark etmek, görmektir.
İnanın, bir daha geliyor gelmekte olan!
Daha seçimlere fazlaca var. ötürüsıyla Erdoğan’ın oyun planlarında sona gelmemiş olabiliriz. bir daha de, şimdiden söyleyeyim; Erdoğan da Bahçeli de kaybedecek. CHP oylarını konsolide edip biraz daha ileri götürecek. Fakat YETERLİ Parti ve HDP beklenenin de üzerinde çıkış yaparak siyasetin iki ana aktörü olacak.
Üç kritik seçime dair anılarımı anlatmamın sebebi, işte bu!
Bir diğer ve hatta EN KRİTİK seçime yanlışsız müşahedelerim bu biçimde! Üstelik geçmişten farklı olarak anketlerin de katkısıyla daha da net halde görünen bu biçimde!