Duru
New member
Suriye ve SMO: Sosyal Yapıların Gölgesinde Bir Gerçeklik
Suriye iç savaşının karmaşık yapısı içinde Suriye Milli Ordusu (SMO), yalnızca askeri bir güç değil; toplumsal, etnik ve cinsiyet temelli dinamiklerin kesişiminde şekillenen bir olgu olarak karşımıza çıkar. Bu yazıda SMO’yu sadece savaş alanında değil, aynı zamanda sosyal ilişkiler, toplumsal normlar ve eşitsizliklerin yarattığı derin etkiler üzerinden ele alacağım. Konuyu tartışmaya açarken, hem kadınların hem erkeklerin farklı deneyimlerine empatik bir mercek tutmak, savaşın insan hayatını nasıl yeniden şekillendirdiğini anlamamızı sağlar.
1. SMO Nedir ve Nasıl Ortaya Çıktı?
Suriye Milli Ordusu (SMO), Türkiye’nin desteğiyle 2017’de Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) birleştirilmiş unsurlarından oluşturulan bir muhalif askeri yapı olarak doğdu. Hedefi, Esad rejimine karşı mücadele etmek ve “güvenli bölgeler” oluşturmak olarak tanımlansa da, örgütün sosyolojik yönü genellikle göz ardı edilir. SMO’nun bünyesinde Arap, Türkmen ve Kürt savaşçılar yer almakta, bu da etnik çeşitliliğiyle birlikte sınıf farklılıklarını ve sosyal hiyerarşileri de barındırmaktadır.
Bu yapının içinde savaşmak, birçok erkek için ekonomik bir zorunluluk ve statü arayışı anlamına gelirken, kadınlar için SMO’nun varlığı çoğu zaman militarizasyonun ve patriyarkal düzenin yeniden üretilmesi anlamına gelmiştir.
2. Savaş ve Toplumsal Cinsiyet: Kadınların Görünmeyen Mücadelesi
Suriye’de savaş, kadınların yaşamını sadece fiziksel değil, psikolojik ve toplumsal düzeyde de dönüştürmüştür. SMO’nun etkin olduğu bölgelerde kadınlar, iki uçlu bir baskı altındadır: bir yanda savaşın getirdiği güvensizlik, diğer yanda geleneksel toplumsal normların dayattığı roller. Kadınlar, erkek egemen savaş yapısında “korunması gereken” varlıklar olarak konumlandırılırken, bu konum onları karar mekanizmalarından uzaklaştırır.
Örneğin, 2022’de Human Rights Watch tarafından yayımlanan bir rapora göre, SMO’nun kontrol ettiği bölgelerde kadınlar hâlâ kamu alanlarında görünürlüklerini sınırlamak zorunda kalmakta; bazı yerlerde ise kadın aktivistler tehdit ve tacizle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin savaşla birlikte nasıl derinleştiğini açıkça gösterir.
3. Erkeklik, Askerlik ve Sınıf: Gücün Bedeli
SMO’daki birçok savaşçı, savaş öncesi dönemde işsiz, yoksul ya da eğitim imkanlarından mahrum erkeklerden oluşmaktadır. Dolayısıyla ordu, bu erkekler için yalnızca bir ideolojik bağlılık alanı değil, aynı zamanda bir geçim yolu ve toplumsal tanınma aracıdır. Bu durum, sınıf ile erkeklik arasındaki güçlü bağı açığa çıkarır.
Bourdieu’nun “sembolik sermaye” kavramıyla açıklanabilecek şekilde, silah taşıma gücü erkeklere statü kazandırır; ancak bu statü kırılgandır. Savaşın sona ermesiyle birlikte bu gücün anlamı yitirilir ve erkekler, yeniden ekonomik belirsizlikle yüzleşir. Bu da, “güçlü erkek” idealinin savaş ekonomisinde geçici bir illüzyon olduğunu gösterir.
4. Etnisite, Kimlik ve Sosyal Eşitsizlik
SMO’nun yapısı, sadece askeri değil, sosyo-kültürel olarak da heterojendir. Örneğin, Türkmen unsurlar çoğunlukla Türkiye’ye kültürel olarak yakın görülürken, Arap savaşçılar bazen bu yapı içinde daha alt pozisyonlara itilmektedir. Kürt unsurlar ise çoğunlukla siyasi güvensizlikle karşılanır. Bu dinamikler, savaşın sadece rejime karşı değil, aynı zamanda kimlikler arası güç mücadelesine dönüştüğünü ortaya koyar.
Bu bağlamda, Suriye’deki savaş “eşitler arasında bir mücadele” değil; aksine, kimlikler arası hiyerarşileri yeniden üreten bir süreçtir. Kadınlar, azınlıklar ve alt sınıflar bu yeniden üretimden en fazla zarar gören gruplardır.
5. Kadınların Direnişi ve Alternatif Güç Alanları
Buna karşın, SMO bölgelerinde kadınların tamamen pasif olmadığını da görmek gerekir. Bazı kadınlar, savaşın açtığı boşlukları kullanarak dayanışma ağları kurmuş, yerel yardım örgütlerinde aktif rol üstlenmiştir. “Women Now for Development” gibi sivil toplum girişimleri, savaşın ortasında kadınlara mesleki eğitim, psikososyal destek ve hak farkındalığı sağlamaktadır.
Bu çabalar, savaşın sadece yıkım getirmediğini; aynı zamanda yeni direniş biçimlerinin de doğabileceğini gösterir. Ancak bu direniş, sürekli olarak militarize edilmiş erkeklik anlayışlarıyla sınanır.
6. Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımları: Sessiz Bir Değişim
Suriye’nin kuzeyinde bazı erkekler, savaşın yükünü taşıyan toplumlarda barışın inşasında aktif roller üstlenmeye başlamıştır. Özellikle genç kuşak, erkeklik tanımını savaş ve güç üzerinden değil, dayanışma, onarım ve yeniden inşa üzerinden tanımlamaya çalışıyor. Örneğin, yerel STK’larda görev alan bazı eski savaşçılar, “silah yerine diyalog” ilkesini benimseyerek toplumsal dönüşüme katkı sunuyor.
Bu değişim, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yalnızca kadınların değil, erkeklerin de özgürleşmesiyle mümkün olabileceğini kanıtlar niteliktedir.
7. Sosyal Yapılar, Eşitsizlik ve Yeniden İnşa
SMO’nun varlığı, Suriye’nin sosyo-politik dokusundaki derin eşitsizlikleri görünür kılar. Etnik kimlik, toplumsal cinsiyet ve sınıf farkları, savaşın içinde birbirine dolanmış bir düğüm gibidir. Bu düğümü çözmek, yalnızca askeri ya da siyasi değil, aynı zamanda toplumsal bir yeniden inşa sürecini gerektirir.
Kadınların kamusal alana eşit katılımı, erkeklerin militarize edilmiş kimliklerden uzaklaşması ve farklı etnik grupların eşit temsili, bu yeniden inşanın temel taşları olabilir.
8. Tartışma Soruları
- SMO gibi silahlı yapıların varlığı, toplumsal cinsiyet rollerini nasıl yeniden üretir ya da dönüştürür?
- Erkekliğin savaşla özdeşleştiği bir toplumda barış nasıl inşa edilebilir?
- Kadınların direnişi, patriyarkal yapılara karşı hangi alternatif toplumsal modelleri ortaya çıkarabilir?
- Etnik farklılıklar ve sınıf eşitsizlikleri, savaş sonrası Suriye’nin birliğini nasıl etkiler?
Kaynaklar:
- Human Rights Watch, “Abuses in Syrian National Army Areas,” 2022.
- UN Women, “Voices from Syria: Gendered Impact of the Conflict,” 2021.
- Pierre Bourdieu, Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste, 1984.
- Women Now for Development, saha raporları, 2023.
Bu yazı, hem bireysel tanıklıklara hem de akademik kaynaklara dayanarak, Suriye’deki SMO olgusunu sadece savaş ekseninde değil; toplumsal yapılar, cinsiyet, sınıf ve kimlik dinamikleri üzerinden anlamayı amaçlamaktadır. Forumda tartışmayı derinleştirmek için, sizce “barış” sadece silahların susması mıdır, yoksa toplumun kendini yeniden tanımlama cesareti midir?
Suriye iç savaşının karmaşık yapısı içinde Suriye Milli Ordusu (SMO), yalnızca askeri bir güç değil; toplumsal, etnik ve cinsiyet temelli dinamiklerin kesişiminde şekillenen bir olgu olarak karşımıza çıkar. Bu yazıda SMO’yu sadece savaş alanında değil, aynı zamanda sosyal ilişkiler, toplumsal normlar ve eşitsizliklerin yarattığı derin etkiler üzerinden ele alacağım. Konuyu tartışmaya açarken, hem kadınların hem erkeklerin farklı deneyimlerine empatik bir mercek tutmak, savaşın insan hayatını nasıl yeniden şekillendirdiğini anlamamızı sağlar.
1. SMO Nedir ve Nasıl Ortaya Çıktı?
Suriye Milli Ordusu (SMO), Türkiye’nin desteğiyle 2017’de Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) birleştirilmiş unsurlarından oluşturulan bir muhalif askeri yapı olarak doğdu. Hedefi, Esad rejimine karşı mücadele etmek ve “güvenli bölgeler” oluşturmak olarak tanımlansa da, örgütün sosyolojik yönü genellikle göz ardı edilir. SMO’nun bünyesinde Arap, Türkmen ve Kürt savaşçılar yer almakta, bu da etnik çeşitliliğiyle birlikte sınıf farklılıklarını ve sosyal hiyerarşileri de barındırmaktadır.
Bu yapının içinde savaşmak, birçok erkek için ekonomik bir zorunluluk ve statü arayışı anlamına gelirken, kadınlar için SMO’nun varlığı çoğu zaman militarizasyonun ve patriyarkal düzenin yeniden üretilmesi anlamına gelmiştir.
2. Savaş ve Toplumsal Cinsiyet: Kadınların Görünmeyen Mücadelesi
Suriye’de savaş, kadınların yaşamını sadece fiziksel değil, psikolojik ve toplumsal düzeyde de dönüştürmüştür. SMO’nun etkin olduğu bölgelerde kadınlar, iki uçlu bir baskı altındadır: bir yanda savaşın getirdiği güvensizlik, diğer yanda geleneksel toplumsal normların dayattığı roller. Kadınlar, erkek egemen savaş yapısında “korunması gereken” varlıklar olarak konumlandırılırken, bu konum onları karar mekanizmalarından uzaklaştırır.
Örneğin, 2022’de Human Rights Watch tarafından yayımlanan bir rapora göre, SMO’nun kontrol ettiği bölgelerde kadınlar hâlâ kamu alanlarında görünürlüklerini sınırlamak zorunda kalmakta; bazı yerlerde ise kadın aktivistler tehdit ve tacizle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin savaşla birlikte nasıl derinleştiğini açıkça gösterir.
3. Erkeklik, Askerlik ve Sınıf: Gücün Bedeli
SMO’daki birçok savaşçı, savaş öncesi dönemde işsiz, yoksul ya da eğitim imkanlarından mahrum erkeklerden oluşmaktadır. Dolayısıyla ordu, bu erkekler için yalnızca bir ideolojik bağlılık alanı değil, aynı zamanda bir geçim yolu ve toplumsal tanınma aracıdır. Bu durum, sınıf ile erkeklik arasındaki güçlü bağı açığa çıkarır.
Bourdieu’nun “sembolik sermaye” kavramıyla açıklanabilecek şekilde, silah taşıma gücü erkeklere statü kazandırır; ancak bu statü kırılgandır. Savaşın sona ermesiyle birlikte bu gücün anlamı yitirilir ve erkekler, yeniden ekonomik belirsizlikle yüzleşir. Bu da, “güçlü erkek” idealinin savaş ekonomisinde geçici bir illüzyon olduğunu gösterir.
4. Etnisite, Kimlik ve Sosyal Eşitsizlik
SMO’nun yapısı, sadece askeri değil, sosyo-kültürel olarak da heterojendir. Örneğin, Türkmen unsurlar çoğunlukla Türkiye’ye kültürel olarak yakın görülürken, Arap savaşçılar bazen bu yapı içinde daha alt pozisyonlara itilmektedir. Kürt unsurlar ise çoğunlukla siyasi güvensizlikle karşılanır. Bu dinamikler, savaşın sadece rejime karşı değil, aynı zamanda kimlikler arası güç mücadelesine dönüştüğünü ortaya koyar.
Bu bağlamda, Suriye’deki savaş “eşitler arasında bir mücadele” değil; aksine, kimlikler arası hiyerarşileri yeniden üreten bir süreçtir. Kadınlar, azınlıklar ve alt sınıflar bu yeniden üretimden en fazla zarar gören gruplardır.
5. Kadınların Direnişi ve Alternatif Güç Alanları
Buna karşın, SMO bölgelerinde kadınların tamamen pasif olmadığını da görmek gerekir. Bazı kadınlar, savaşın açtığı boşlukları kullanarak dayanışma ağları kurmuş, yerel yardım örgütlerinde aktif rol üstlenmiştir. “Women Now for Development” gibi sivil toplum girişimleri, savaşın ortasında kadınlara mesleki eğitim, psikososyal destek ve hak farkındalığı sağlamaktadır.
Bu çabalar, savaşın sadece yıkım getirmediğini; aynı zamanda yeni direniş biçimlerinin de doğabileceğini gösterir. Ancak bu direniş, sürekli olarak militarize edilmiş erkeklik anlayışlarıyla sınanır.
6. Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımları: Sessiz Bir Değişim
Suriye’nin kuzeyinde bazı erkekler, savaşın yükünü taşıyan toplumlarda barışın inşasında aktif roller üstlenmeye başlamıştır. Özellikle genç kuşak, erkeklik tanımını savaş ve güç üzerinden değil, dayanışma, onarım ve yeniden inşa üzerinden tanımlamaya çalışıyor. Örneğin, yerel STK’larda görev alan bazı eski savaşçılar, “silah yerine diyalog” ilkesini benimseyerek toplumsal dönüşüme katkı sunuyor.
Bu değişim, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yalnızca kadınların değil, erkeklerin de özgürleşmesiyle mümkün olabileceğini kanıtlar niteliktedir.
7. Sosyal Yapılar, Eşitsizlik ve Yeniden İnşa
SMO’nun varlığı, Suriye’nin sosyo-politik dokusundaki derin eşitsizlikleri görünür kılar. Etnik kimlik, toplumsal cinsiyet ve sınıf farkları, savaşın içinde birbirine dolanmış bir düğüm gibidir. Bu düğümü çözmek, yalnızca askeri ya da siyasi değil, aynı zamanda toplumsal bir yeniden inşa sürecini gerektirir.
Kadınların kamusal alana eşit katılımı, erkeklerin militarize edilmiş kimliklerden uzaklaşması ve farklı etnik grupların eşit temsili, bu yeniden inşanın temel taşları olabilir.
8. Tartışma Soruları
- SMO gibi silahlı yapıların varlığı, toplumsal cinsiyet rollerini nasıl yeniden üretir ya da dönüştürür?
- Erkekliğin savaşla özdeşleştiği bir toplumda barış nasıl inşa edilebilir?
- Kadınların direnişi, patriyarkal yapılara karşı hangi alternatif toplumsal modelleri ortaya çıkarabilir?
- Etnik farklılıklar ve sınıf eşitsizlikleri, savaş sonrası Suriye’nin birliğini nasıl etkiler?
Kaynaklar:
- Human Rights Watch, “Abuses in Syrian National Army Areas,” 2022.
- UN Women, “Voices from Syria: Gendered Impact of the Conflict,” 2021.
- Pierre Bourdieu, Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste, 1984.
- Women Now for Development, saha raporları, 2023.
Bu yazı, hem bireysel tanıklıklara hem de akademik kaynaklara dayanarak, Suriye’deki SMO olgusunu sadece savaş ekseninde değil; toplumsal yapılar, cinsiyet, sınıf ve kimlik dinamikleri üzerinden anlamayı amaçlamaktadır. Forumda tartışmayı derinleştirmek için, sizce “barış” sadece silahların susması mıdır, yoksa toplumun kendini yeniden tanımlama cesareti midir?