Sarr
Active member
Kasımpaşa’nın tecrübeli file bekçisi Ertuğrul Taşkıran, mesleği, Harika Lig’de bakılırsav alan genç kaleciler ve biroldukca mevzuyla ilgili İhlas Haber Ajansı’na özel açıklamalarda bulundu.
“Büyük ekipten puan aldığında farklı bir hava oluşuyor”
Beş maçlık galibiyet serisine kadar yaşadıkları inişli çıkışlı grafiği kıymetlendirerek kelamlarına başlayan 32 yaşındaki eldiven, “Sezon başladığında geçen dönemden ders alıp başladık. Zira geçen dönemin sonuna gerçek güzel bir grafik yakalamıştık. Şayet onu yakalamasaydık dert yaşayacaktık son haftalarda. Bu doğrultuda âlâ oyuncular da katıldı ortamıza ancak kadro oyununda istediğimiz istikrarı yakalayamadık. Bu da sonuçlara yansıdı fakat oyundan vazgeçmedik. hiç bir oyunu bırakarak, farklı yenilgi alarak kaybetmedik. İstikrarlı bir oyunumuz vardı lakin sonuca yansıtamadık. Hakikaten hoca değişiklikleri de oldu bu doğrultuda. Kimi maçlarda epeyce yeterli oyunlar sergiledik. Galibiyet alabileceğimiz maçlarda kimi vakit özgüven eksikliği, kimi vakit kişisel yanılgılar ile sonuçlar alamadık. Haftalar epey çabuk geçti. Ben Antalyaspor maçını oynadıktan daha sonra Altay maçına geldiğimizde, ligin son haftası artık, kazanmaktan öteki hiç bir talihimiz yoktu. Altay o maça bize göre daha rahat çıktı, üst sıralardaydı. Bizim lige ikinci devre tutunabilmemiz için kesin galibiyet almamız gerekiyordu. Oraya kadar birtakım birliktelikler açıkçası bizim gözümüzü boyamış. Beşiktaş ile birliktelik aldık. Büyük gruptan puan aldığında farklı bir hava oluşuyor. İster istemez gerçeklerden uzaklaşabiliyorsun. Hakikaten epey az galibiyet adlık, Giresun ve Malatya maçı var galip ayrıldığımız. O doğrultuda ortadaki maçların hepsinde ben oynadım. Malatya maçında alt adalemden bir sakatlık yaşadım. 20. dakikada oyundan çıkmak zorunda kaldım. O maçtan daha sonra 6-7 maç oynayamadım. 5 haftası sakat geçti, 2 haftası da yedek oturdum. daha sonrasında tekrar fırsat geldi ve grubun yükselişiyle birlikte hoş bir grafik çıktı ortaya. Bütün arkadaşlarım oynayan oynamayan herkes fazlaca keyifli. Hoş bir ortam yakaladık” biçiminde konuştu.
“Sami hoca vazgeçmememiz gerektiğini her konuşmada bize aşıladı”
Teknik Yönetici Hakan Kutlu ile yolların ayrılmasının akabinde ekibin başına geçen Sami Uğurlu’nun büyük bir inanç ile vazifeye başladığının altını çizen Ertuğrul Taşkıran, “Sami Hoca futbolculuktan gelen bir insan. Bizim neler yaşadığımızı hayli yeterli biliyor. Daha evvelki hocaların gruplarında de bulundu. Bizi yakından tanıyor. Hoca kulübü de fazlaca yeterli biliyor. Camiayı da fazlaca uygun biliyor. Oyuncuları da teğe birde epey düzgün tanıyor. Neler yapabileceğimizi en düzgün bilenlerden biriydi. Bu doğrultuda inançlı bir biçimde başladı. Hakikaten kazansak da kaybetsek de oyundan vazgeçmememiz gerektiğini her seferinde her idmanda her görüşmede bize aşıladı. Kendine fazlaca inanıyordu, fırsat bekliyordu. Bu fırsatı da güç bir vakitte yakaladı. Üstesinden şu ana kadar fazlaca güzel bir biçimde geldi. Bundan daha sonra da daha güzelini daha hoşunu yapacaktır” cümlelerine yer verdi.
“Performansımın artışı grupla hakikat orantılı”
Yükselen grafiğinin gruptaki dayanışma ile alakalı olduğunu da belirten başarılı file bekçisi, “Konya’dan ayrıldıktan daha sonra biroldukça ekibin ilgisi alakası oldu. Çok düzgün kaideler sunan kadrolar oldu. Kasımpaşa benim daima önceliğimdi. Hakikaten o müddet zarfında da bekledim. Zira burada bir kaleci rotasyonu olacaktı. Fatih’in Galatasaray’a gittiği devirde Ramazan tek kalmıştı. Buraya epeyce istekli ve dilekli geldim. Zira yaptığım tüm plan programlarda burada olmayı istiyordum. Daha öncesinde burada oynayan yakın arkadaşlarım da vardı. Hem faydalı olabileceğimi birebir vakitte mesleğimde o istediğim ivmeyi yakalayabileceğim fırsatı burada bulacağıma inanıyordum. O inançla geldim. Geçen dönem da benim adıma yeterli geçti. 20-21 maç oynadım. Bu dönem da şu ana kadar 15 tane maç var ve her maç ekibime katkı sağlamak için uğraşıyorum. Performansımın artışı kadroyla da gerçek orantılı lakin kulübü seviyorum, hayli hoş bir ortamımız var ve sahiplendim. Bu da hem performansıma hem saha içi hem saha dışı duruşuma yansıyor. Bu da beni fazlaca memnun ediyor. Üzerine koyarak devam etmem gerekiyor. Bunun da farkındayım” diye konuştu.
“Trabzonspor maçı epeyce önemli”
Ertuğrul, Harika Lig’e verilen ortada sıkı çalışarak Trabzonspor maçına hazırlandıklarını söyleyerek, “Takımda hava çok âlâ. Şampiyonluk adayı kadrolardan bir adediyle oynuyoruz. O açıdan fazlaca değerli fakat bizim için her maç epeyce değerli. Biz yaptığımız şu seride ortadan bir tane maçı, Allah korusun kaybetmiş olsaydık işler şu anda bizim için çizilen bu tablo formunda olmayacaktı. Daha güç olacaktı. Bizim her maçtan puan çıkartmamız gerekiyor. Bu güce sahibiz. Oyuncular olarak biz buna inandık. Birfazlaca ekip kampa gitti. Bizim tesis imkanlarımız epey yeterli. O yüzden idmanlarımıza burada devam ediyoruz. Sıkı çalışıyoruz. Sakat oyuncularımız var. Bu orta onların dönmesi için de düzgün oldu. Ortamıza katılan birkaç arkadaşımız oldu. Bizim ismimize hoş bir fırsat oldu. Bu bir orta fakat bizim hiç orta vermemiş üzere birebir ciddiyetle, birebir istek ve dilekle yolumuza devam etmemiz gerekiyor ve inşallah da bu biçimde olacak” değerlendirmesinde bulundu.
“Altay, Uğurcan, Berke, Ersin ve İrfan Can Türk futboluna damga vurabilecek kaleciler”
Son devirde Türk futbolunda yetişen genç kalecilerin Avrupa standartlarının üzerine çıkabileceğini savunan lacivert-beyazlı oyuncu, “Gerçekten Türk futboluna damga vurabilecek isimler var; Altay, Uğurcan, Berke, Ersin, İrfan Can. Sayabileceğimiz biroldukça isim var aklıma gelmeyen. Alt liglerde de tıpkı biçimde güvenip oynatılan biroldukça kaleci var. Bu Türk kaleciler için hayli büyük bir fırsat. Fırsat verildiğinde de bunun değerlendirilebileceğini hakikaten Avrupa standartları hatta Avrupa standartlarının üzerine çıkılabileceğini gösteren bir ivme bu” açıklamasını yaptı.
“Potansiyelli kalecilerimiz var, bunların Avrupa’da öne çıkması gerekiyor”
Türk kalecilerin Avrupa’ya açılmasına yönelik adımların atılması gerektiğini aktaran Taşkıran, yeni yetişen genç kalecilerin fizik kalitesine ait de şunları söylemiş oldu:
“Bizim fizik standartlarımız fazlaca güzel. Türkiye’deki kalecilerin bilhassa son periyotta fizik kalitesinde muazzam bir artış oldu. Dünya standartlarının civarındayız. Ortalama 1.91 diye biliyorum kaleci standardı. Şu an Türkiye’deki kalecilerin boyutları epey âlâ. Fizik kuvvetleri epey yeterli. Bunu teknik ve oyun bilgisiyle birleştirdiğimizde öteki düzeye geleceğiz. Bunu yapan kaleciler üst düzey oldu. Büyük grupta oynamak sıkıntı, öteki kadrolardaki üzere maç ortasında 6-7 tane durum gelmiyor. Sıcak kalman gerekiyor. Konsantrasyonunu bozmaman gerekiyor. Bunu başarabilenler de üste hakikat devam ediyor. Altay bunu başardı kalıcı oldu, Uğurcan bunu başardı kalıcı oldu. Benim temennim Ersin de dahil. Ersin’in Berke ile birlikte daha gelişmenine katabileceği vakit içinderı da var. Fırsatları da var. İnşallah yerli kalecilerin yurt dışına açılmasıyla alakalı adımlar atılır. Bunu başarabilen kaleciler olur ve bunun devamı gelir. Hakikaten epeyce potansiyelli kalecilerimiz var. Fizik kalitemiz hayli uygun. Bunun Avrupa’da bir biçimde öne çıkması gerekiyor. Umarım gerçekleşir.”
“Genç kaleciler faydalı tenkitleri dinleyip yoluna devam edecek”
Fenerbahçe’de Altay Bayındır’ın yokluğunda kaleyi devralan Berke Özer’e vakit zaman yöneltilen olumsuz tenkitlere de değinen 32 yaşındaki futbolcu, genç kalecilerin bu çeşit ağır tenkitlere takılmadan çalışarak devam etmeleri gerektiğinin altını çizip şu biçimde devam etti:
“Bu tenkitlerin olması olağan. Büyük bir topluluk. Türkiye’nin en büyük topluluklarından bir tanesi. Ben de altyapısından yetiştim. Yaklaşık 10-11 yıl bu topluluğun ortasında bulundum ve üzerimde o armayı taşıdım. Saha içi saha dışı sorumlulukları epeyce fazla. Bu bir gerçek. Muvaffakiyet geldiğinde mükafatı de epey büyük oluyor fakat başarısızlık geldiğinde tenkitler de bir bu kadar ağır oluyor. Berke ile aslına bakarsanız konuşuyoruz. Çok düzgün bir çocuk fakat bunlara karşı duruşunuz ilerideki mesleğinizi belirleyecek. Övgülerde epey yükselmemeniz lazım. Bu stil tenkitlerde de kendinizi düşürmemeniz lazım. Birebir çizgide devam etmek gerekiyor. Benim bütün kalecilere söyleyeceğim bu. Bir maçta yaptığın bir kurtarış seni göklere çıkartıyor. Aslında bu da gerçekçi değil. Yaptığın bir yanılgıda da epeyce ağır tenkitlere maruz kalıyorsun. Bu da gerçekçi değil. O doğrultuda epey çalışacaksın. Kaleciliğin anahtarı bu, bitmiyor. Uğurcan 25-26 yaşında fazlaca yeterli kaleci. Lakin bunu devam ettirmesi gerekiyor. Üzerine koyduğu sürece o çizgide devam ettiği sürece âlâ kaleci olarak anılacak. Altay ve Ersin de o denli. Başka kaleciler için de bu durum kelam konusu. İstikrar gerekiyor. Genç kalecilerde bilhassa inişler çıkışlar olması fazlaca olağan. Kalecilik deneyimle de gerçek orantılı. Çok takılmadan hakikat olanları sana yararı olan tenkitleri dinleyeceksin birebir biçimde çalışmaya devam edip yoluna bakacaksın.”
“Serdar Kulbilge ile çalışmak bizim için bir şans”
Lacivert-beyazlı eldiven, kaleci antrenörü Serdar Kulbilge’yle epey yeterli çalıştıklarını da belirterek, “Milli kadro içinde bizi güzel yoruyor. Serdar hoca ben Fenerbahçe’de birinci altyapıdan A gruba çıktığımda çalışkanlığı ile örnek olacak bir isimdi. Hakikaten o düzeyde oynamasını da çalışkanlığına bağlıyor kendisi. Artık antrenörken de birebir biçimde. Hem farklı çalışmalar yaptırıyor, kendini geliştiriyor tıpkı vakitte ağır tempoda çalıştırıyor bizi. O açıdan bizim için bir şans” diye konuştu.
“Futbol daha sonrası antrenörlük yaparım diyemiyorum”
Ertuğrul, faal futbol ömrünün akabinde mesleğini nasıl sürdüreceğine ait sorulan soruya, “Ben şu an 32 yaşındayım, kaç yaşına kadar oynarım? 3, 4, 5 sene, gidişata bağlı. 37-38 yaşıma kadar oynadığımda bir daha çalışmam gerekecek. Geçmişte yaptığım çalışmalar beni 36-37 yaşıma kadar götürmeyecek. Evet, oynadığım maçlar, gösterdiğim performanslar beni bir yere getirecek lakin kalecilik çalışmayla birebir aynı doğrultuda ilerliyor. Uzun vadede şöyleki yaparım, şu yaşa kadar oynarım diye bir şey söyleyemiyorum. Kendimi fit hissediyorum. Fiziğim el verdiği sürece alana adımı attığımda bugünkü üzere istekli giriyorsam, onu devam ettirdiğim sürece ben de devam edeceğim. daha sonrası güç bir soru. Şu an futbol fazlaca darboğazdan geçiyor. Kulüplerin hayli önemli maddi dertleri var. Tesis kahırları var, biroldukça kulübün. Yarın ne olacağını bilmiyorum. Futbol daha sonrasında antrenörlük yaparım dediğimde kendimi oraya koyamıyorum. Zira hala kaledeyim. Onun haricinde yöneticilik, futbolcu temsilciliği üzere bir sürü seçenek var ancak kendi adıma bunları değerlendirip, şunu yapacağım diyemiyorum. Benim vaktinde Fenerbahçe’de birlikte oynadığım Emre ağabey (Belözoğlu), Hâkim ağabey (Korkmaz), Selçuk ağabey (Şahin) ve Volkan ağabey (Demirel) şu anda antrenörlük yapıyor. Doğal olarak onlarla irtibat halindeyiz. Tahminen futboldan daha sonra antrenörlüğe yönelebilirim yahut daha farklı fikirler oluşabilir başımda. Planlarım var ancak net biçimde karar vermiş değilim” karşılığını verdi.
“Çocukluğumuzda bizim devrimizin efsanesi Rüştü ağabeydi”
Tecrübeli eldiven, örnek aldığı kalecinin Rüştü Reçber ile Volkan Demirel olduğunu aktararak, “Çocukluğumuzda bizim devrimizin efsanesi Rüştü ağabeydi. Kendisiyle de tanışma fırsatı yakaladım, karşılıklı da oynadık. Bizim ismimize akla birinci o geliyordu. Zira benim çocukluğum onun hayli başarılı olduğu periyoda denk geldi. Ben daima kaleci olarak oynadım. Forvet, defans değildim. O yüzden Rüştü ile başlayan çabucak sonrasında Volkan ile devam eden bir müddetç vardı. Önümüzde Volkan Demirel üzere bir gerçek vardı. Ve daima bize o söyleniyordu. Mesleklerimiz bir biçimde bir ortaya geldi. Ben Fenerbahçe’ye transfer oldum A kadroya çıktım. 2 sene de Volkan ağabeyle tıpkı odayı paylaştım. Rüştü ile başlayıp Volkan ile devam eden rol model oldu ömrümüzde. Şu anda da ben gençlere yakınımda altyapıdan gelen gençlere örnek olabilmek için elimden geleni yapıyorum. Zira genelde Türk futbolunda makûs örnekler haylaz çocuklar göze geliyor fakat epey hakikat düzgün profiller de var. Ben de bunlardan biri olup gençlere örnek olabilmek ismine elimden geleni yapıyorum. Onlara yardımcı olmaya çalışıyorum” biçiminde konuştu.
“Beni en hayli zorlayan forvet Sörloth’tu”
Harika Lig’de kendisini en çok zorlayan forvet oyuncusunun iki dönem evvel Trabzonspor’da forma giymiş olan Norveçli Alexander Sörloth olduğunu açıklayan Ertuğrul Taşkıran, “Açıkçası Burak Yılmaz ağabey buradayken yanıtım o olurdu. daha sonrasında da Sörloth’tu. Zira adam hiç bir biçimde durdurulamıyor. Koşu atıyor, şut atıyor, baş topu var. Gayret ediyor. Defansa yardım ediyor. Şu anda aklıma şimdiki gelen isim yok lakin en son Sörloth’tu. Baş atıyor, koşuyor. Bütün özellikleri var. Beni en çok zorlayan forvet Sörloth diyebilirim. Şu an için ‘beni hayli zorluyor’ diyebileceğim bir isim yok. Bizim Umut fazlaca zorluyor, idmanlarda. (Gülerek) Daha rakip oynamadık fakat Umut zorluyor diyebilirim” ifadalerini kullandı.
“Büyük ekipten puan aldığında farklı bir hava oluşuyor”
Beş maçlık galibiyet serisine kadar yaşadıkları inişli çıkışlı grafiği kıymetlendirerek kelamlarına başlayan 32 yaşındaki eldiven, “Sezon başladığında geçen dönemden ders alıp başladık. Zira geçen dönemin sonuna gerçek güzel bir grafik yakalamıştık. Şayet onu yakalamasaydık dert yaşayacaktık son haftalarda. Bu doğrultuda âlâ oyuncular da katıldı ortamıza ancak kadro oyununda istediğimiz istikrarı yakalayamadık. Bu da sonuçlara yansıdı fakat oyundan vazgeçmedik. hiç bir oyunu bırakarak, farklı yenilgi alarak kaybetmedik. İstikrarlı bir oyunumuz vardı lakin sonuca yansıtamadık. Hakikaten hoca değişiklikleri de oldu bu doğrultuda. Kimi maçlarda epeyce yeterli oyunlar sergiledik. Galibiyet alabileceğimiz maçlarda kimi vakit özgüven eksikliği, kimi vakit kişisel yanılgılar ile sonuçlar alamadık. Haftalar epey çabuk geçti. Ben Antalyaspor maçını oynadıktan daha sonra Altay maçına geldiğimizde, ligin son haftası artık, kazanmaktan öteki hiç bir talihimiz yoktu. Altay o maça bize göre daha rahat çıktı, üst sıralardaydı. Bizim lige ikinci devre tutunabilmemiz için kesin galibiyet almamız gerekiyordu. Oraya kadar birtakım birliktelikler açıkçası bizim gözümüzü boyamış. Beşiktaş ile birliktelik aldık. Büyük gruptan puan aldığında farklı bir hava oluşuyor. İster istemez gerçeklerden uzaklaşabiliyorsun. Hakikaten epey az galibiyet adlık, Giresun ve Malatya maçı var galip ayrıldığımız. O doğrultuda ortadaki maçların hepsinde ben oynadım. Malatya maçında alt adalemden bir sakatlık yaşadım. 20. dakikada oyundan çıkmak zorunda kaldım. O maçtan daha sonra 6-7 maç oynayamadım. 5 haftası sakat geçti, 2 haftası da yedek oturdum. daha sonrasında tekrar fırsat geldi ve grubun yükselişiyle birlikte hoş bir grafik çıktı ortaya. Bütün arkadaşlarım oynayan oynamayan herkes fazlaca keyifli. Hoş bir ortam yakaladık” biçiminde konuştu.
“Sami hoca vazgeçmememiz gerektiğini her konuşmada bize aşıladı”
Teknik Yönetici Hakan Kutlu ile yolların ayrılmasının akabinde ekibin başına geçen Sami Uğurlu’nun büyük bir inanç ile vazifeye başladığının altını çizen Ertuğrul Taşkıran, “Sami Hoca futbolculuktan gelen bir insan. Bizim neler yaşadığımızı hayli yeterli biliyor. Daha evvelki hocaların gruplarında de bulundu. Bizi yakından tanıyor. Hoca kulübü de fazlaca yeterli biliyor. Camiayı da fazlaca uygun biliyor. Oyuncuları da teğe birde epey düzgün tanıyor. Neler yapabileceğimizi en düzgün bilenlerden biriydi. Bu doğrultuda inançlı bir biçimde başladı. Hakikaten kazansak da kaybetsek de oyundan vazgeçmememiz gerektiğini her seferinde her idmanda her görüşmede bize aşıladı. Kendine fazlaca inanıyordu, fırsat bekliyordu. Bu fırsatı da güç bir vakitte yakaladı. Üstesinden şu ana kadar fazlaca güzel bir biçimde geldi. Bundan daha sonra da daha güzelini daha hoşunu yapacaktır” cümlelerine yer verdi.
“Performansımın artışı grupla hakikat orantılı”
Yükselen grafiğinin gruptaki dayanışma ile alakalı olduğunu da belirten başarılı file bekçisi, “Konya’dan ayrıldıktan daha sonra biroldukça ekibin ilgisi alakası oldu. Çok düzgün kaideler sunan kadrolar oldu. Kasımpaşa benim daima önceliğimdi. Hakikaten o müddet zarfında da bekledim. Zira burada bir kaleci rotasyonu olacaktı. Fatih’in Galatasaray’a gittiği devirde Ramazan tek kalmıştı. Buraya epeyce istekli ve dilekli geldim. Zira yaptığım tüm plan programlarda burada olmayı istiyordum. Daha öncesinde burada oynayan yakın arkadaşlarım da vardı. Hem faydalı olabileceğimi birebir vakitte mesleğimde o istediğim ivmeyi yakalayabileceğim fırsatı burada bulacağıma inanıyordum. O inançla geldim. Geçen dönem da benim adıma yeterli geçti. 20-21 maç oynadım. Bu dönem da şu ana kadar 15 tane maç var ve her maç ekibime katkı sağlamak için uğraşıyorum. Performansımın artışı kadroyla da gerçek orantılı lakin kulübü seviyorum, hayli hoş bir ortamımız var ve sahiplendim. Bu da hem performansıma hem saha içi hem saha dışı duruşuma yansıyor. Bu da beni fazlaca memnun ediyor. Üzerine koyarak devam etmem gerekiyor. Bunun da farkındayım” diye konuştu.
“Trabzonspor maçı epeyce önemli”
Ertuğrul, Harika Lig’e verilen ortada sıkı çalışarak Trabzonspor maçına hazırlandıklarını söyleyerek, “Takımda hava çok âlâ. Şampiyonluk adayı kadrolardan bir adediyle oynuyoruz. O açıdan fazlaca değerli fakat bizim için her maç epeyce değerli. Biz yaptığımız şu seride ortadan bir tane maçı, Allah korusun kaybetmiş olsaydık işler şu anda bizim için çizilen bu tablo formunda olmayacaktı. Daha güç olacaktı. Bizim her maçtan puan çıkartmamız gerekiyor. Bu güce sahibiz. Oyuncular olarak biz buna inandık. Birfazlaca ekip kampa gitti. Bizim tesis imkanlarımız epey yeterli. O yüzden idmanlarımıza burada devam ediyoruz. Sıkı çalışıyoruz. Sakat oyuncularımız var. Bu orta onların dönmesi için de düzgün oldu. Ortamıza katılan birkaç arkadaşımız oldu. Bizim ismimize hoş bir fırsat oldu. Bu bir orta fakat bizim hiç orta vermemiş üzere birebir ciddiyetle, birebir istek ve dilekle yolumuza devam etmemiz gerekiyor ve inşallah da bu biçimde olacak” değerlendirmesinde bulundu.
“Altay, Uğurcan, Berke, Ersin ve İrfan Can Türk futboluna damga vurabilecek kaleciler”
Son devirde Türk futbolunda yetişen genç kalecilerin Avrupa standartlarının üzerine çıkabileceğini savunan lacivert-beyazlı oyuncu, “Gerçekten Türk futboluna damga vurabilecek isimler var; Altay, Uğurcan, Berke, Ersin, İrfan Can. Sayabileceğimiz biroldukça isim var aklıma gelmeyen. Alt liglerde de tıpkı biçimde güvenip oynatılan biroldukça kaleci var. Bu Türk kaleciler için hayli büyük bir fırsat. Fırsat verildiğinde de bunun değerlendirilebileceğini hakikaten Avrupa standartları hatta Avrupa standartlarının üzerine çıkılabileceğini gösteren bir ivme bu” açıklamasını yaptı.
“Potansiyelli kalecilerimiz var, bunların Avrupa’da öne çıkması gerekiyor”
Türk kalecilerin Avrupa’ya açılmasına yönelik adımların atılması gerektiğini aktaran Taşkıran, yeni yetişen genç kalecilerin fizik kalitesine ait de şunları söylemiş oldu:
“Bizim fizik standartlarımız fazlaca güzel. Türkiye’deki kalecilerin bilhassa son periyotta fizik kalitesinde muazzam bir artış oldu. Dünya standartlarının civarındayız. Ortalama 1.91 diye biliyorum kaleci standardı. Şu an Türkiye’deki kalecilerin boyutları epey âlâ. Fizik kuvvetleri epey yeterli. Bunu teknik ve oyun bilgisiyle birleştirdiğimizde öteki düzeye geleceğiz. Bunu yapan kaleciler üst düzey oldu. Büyük grupta oynamak sıkıntı, öteki kadrolardaki üzere maç ortasında 6-7 tane durum gelmiyor. Sıcak kalman gerekiyor. Konsantrasyonunu bozmaman gerekiyor. Bunu başarabilenler de üste hakikat devam ediyor. Altay bunu başardı kalıcı oldu, Uğurcan bunu başardı kalıcı oldu. Benim temennim Ersin de dahil. Ersin’in Berke ile birlikte daha gelişmenine katabileceği vakit içinderı da var. Fırsatları da var. İnşallah yerli kalecilerin yurt dışına açılmasıyla alakalı adımlar atılır. Bunu başarabilen kaleciler olur ve bunun devamı gelir. Hakikaten epeyce potansiyelli kalecilerimiz var. Fizik kalitemiz hayli uygun. Bunun Avrupa’da bir biçimde öne çıkması gerekiyor. Umarım gerçekleşir.”
“Genç kaleciler faydalı tenkitleri dinleyip yoluna devam edecek”
Fenerbahçe’de Altay Bayındır’ın yokluğunda kaleyi devralan Berke Özer’e vakit zaman yöneltilen olumsuz tenkitlere de değinen 32 yaşındaki futbolcu, genç kalecilerin bu çeşit ağır tenkitlere takılmadan çalışarak devam etmeleri gerektiğinin altını çizip şu biçimde devam etti:
“Bu tenkitlerin olması olağan. Büyük bir topluluk. Türkiye’nin en büyük topluluklarından bir tanesi. Ben de altyapısından yetiştim. Yaklaşık 10-11 yıl bu topluluğun ortasında bulundum ve üzerimde o armayı taşıdım. Saha içi saha dışı sorumlulukları epeyce fazla. Bu bir gerçek. Muvaffakiyet geldiğinde mükafatı de epey büyük oluyor fakat başarısızlık geldiğinde tenkitler de bir bu kadar ağır oluyor. Berke ile aslına bakarsanız konuşuyoruz. Çok düzgün bir çocuk fakat bunlara karşı duruşunuz ilerideki mesleğinizi belirleyecek. Övgülerde epey yükselmemeniz lazım. Bu stil tenkitlerde de kendinizi düşürmemeniz lazım. Birebir çizgide devam etmek gerekiyor. Benim bütün kalecilere söyleyeceğim bu. Bir maçta yaptığın bir kurtarış seni göklere çıkartıyor. Aslında bu da gerçekçi değil. Yaptığın bir yanılgıda da epeyce ağır tenkitlere maruz kalıyorsun. Bu da gerçekçi değil. O doğrultuda epey çalışacaksın. Kaleciliğin anahtarı bu, bitmiyor. Uğurcan 25-26 yaşında fazlaca yeterli kaleci. Lakin bunu devam ettirmesi gerekiyor. Üzerine koyduğu sürece o çizgide devam ettiği sürece âlâ kaleci olarak anılacak. Altay ve Ersin de o denli. Başka kaleciler için de bu durum kelam konusu. İstikrar gerekiyor. Genç kalecilerde bilhassa inişler çıkışlar olması fazlaca olağan. Kalecilik deneyimle de gerçek orantılı. Çok takılmadan hakikat olanları sana yararı olan tenkitleri dinleyeceksin birebir biçimde çalışmaya devam edip yoluna bakacaksın.”
“Serdar Kulbilge ile çalışmak bizim için bir şans”
Lacivert-beyazlı eldiven, kaleci antrenörü Serdar Kulbilge’yle epey yeterli çalıştıklarını da belirterek, “Milli kadro içinde bizi güzel yoruyor. Serdar hoca ben Fenerbahçe’de birinci altyapıdan A gruba çıktığımda çalışkanlığı ile örnek olacak bir isimdi. Hakikaten o düzeyde oynamasını da çalışkanlığına bağlıyor kendisi. Artık antrenörken de birebir biçimde. Hem farklı çalışmalar yaptırıyor, kendini geliştiriyor tıpkı vakitte ağır tempoda çalıştırıyor bizi. O açıdan bizim için bir şans” diye konuştu.
“Futbol daha sonrası antrenörlük yaparım diyemiyorum”
Ertuğrul, faal futbol ömrünün akabinde mesleğini nasıl sürdüreceğine ait sorulan soruya, “Ben şu an 32 yaşındayım, kaç yaşına kadar oynarım? 3, 4, 5 sene, gidişata bağlı. 37-38 yaşıma kadar oynadığımda bir daha çalışmam gerekecek. Geçmişte yaptığım çalışmalar beni 36-37 yaşıma kadar götürmeyecek. Evet, oynadığım maçlar, gösterdiğim performanslar beni bir yere getirecek lakin kalecilik çalışmayla birebir aynı doğrultuda ilerliyor. Uzun vadede şöyleki yaparım, şu yaşa kadar oynarım diye bir şey söyleyemiyorum. Kendimi fit hissediyorum. Fiziğim el verdiği sürece alana adımı attığımda bugünkü üzere istekli giriyorsam, onu devam ettirdiğim sürece ben de devam edeceğim. daha sonrası güç bir soru. Şu an futbol fazlaca darboğazdan geçiyor. Kulüplerin hayli önemli maddi dertleri var. Tesis kahırları var, biroldukça kulübün. Yarın ne olacağını bilmiyorum. Futbol daha sonrasında antrenörlük yaparım dediğimde kendimi oraya koyamıyorum. Zira hala kaledeyim. Onun haricinde yöneticilik, futbolcu temsilciliği üzere bir sürü seçenek var ancak kendi adıma bunları değerlendirip, şunu yapacağım diyemiyorum. Benim vaktinde Fenerbahçe’de birlikte oynadığım Emre ağabey (Belözoğlu), Hâkim ağabey (Korkmaz), Selçuk ağabey (Şahin) ve Volkan ağabey (Demirel) şu anda antrenörlük yapıyor. Doğal olarak onlarla irtibat halindeyiz. Tahminen futboldan daha sonra antrenörlüğe yönelebilirim yahut daha farklı fikirler oluşabilir başımda. Planlarım var ancak net biçimde karar vermiş değilim” karşılığını verdi.
“Çocukluğumuzda bizim devrimizin efsanesi Rüştü ağabeydi”
Tecrübeli eldiven, örnek aldığı kalecinin Rüştü Reçber ile Volkan Demirel olduğunu aktararak, “Çocukluğumuzda bizim devrimizin efsanesi Rüştü ağabeydi. Kendisiyle de tanışma fırsatı yakaladım, karşılıklı da oynadık. Bizim ismimize akla birinci o geliyordu. Zira benim çocukluğum onun hayli başarılı olduğu periyoda denk geldi. Ben daima kaleci olarak oynadım. Forvet, defans değildim. O yüzden Rüştü ile başlayan çabucak sonrasında Volkan ile devam eden bir müddetç vardı. Önümüzde Volkan Demirel üzere bir gerçek vardı. Ve daima bize o söyleniyordu. Mesleklerimiz bir biçimde bir ortaya geldi. Ben Fenerbahçe’ye transfer oldum A kadroya çıktım. 2 sene de Volkan ağabeyle tıpkı odayı paylaştım. Rüştü ile başlayıp Volkan ile devam eden rol model oldu ömrümüzde. Şu anda da ben gençlere yakınımda altyapıdan gelen gençlere örnek olabilmek için elimden geleni yapıyorum. Zira genelde Türk futbolunda makûs örnekler haylaz çocuklar göze geliyor fakat epey hakikat düzgün profiller de var. Ben de bunlardan biri olup gençlere örnek olabilmek ismine elimden geleni yapıyorum. Onlara yardımcı olmaya çalışıyorum” biçiminde konuştu.
“Beni en hayli zorlayan forvet Sörloth’tu”
Harika Lig’de kendisini en çok zorlayan forvet oyuncusunun iki dönem evvel Trabzonspor’da forma giymiş olan Norveçli Alexander Sörloth olduğunu açıklayan Ertuğrul Taşkıran, “Açıkçası Burak Yılmaz ağabey buradayken yanıtım o olurdu. daha sonrasında da Sörloth’tu. Zira adam hiç bir biçimde durdurulamıyor. Koşu atıyor, şut atıyor, baş topu var. Gayret ediyor. Defansa yardım ediyor. Şu anda aklıma şimdiki gelen isim yok lakin en son Sörloth’tu. Baş atıyor, koşuyor. Bütün özellikleri var. Beni en çok zorlayan forvet Sörloth diyebilirim. Şu an için ‘beni hayli zorluyor’ diyebileceğim bir isim yok. Bizim Umut fazlaca zorluyor, idmanlarda. (Gülerek) Daha rakip oynamadık fakat Umut zorluyor diyebilirim” ifadalerini kullandı.