2004’te ABD’de yapılan ‘’The Biggest Loser’’ yani ‘’En Büyük Kaybeden’’ isimli zayıflama yarışını biliyorsunuzdur. 16 üstün obez birey 8 aylık diyet ve spor kampına alındılar. Bu kamp boyunca en çok kilo kaybeden mükafatın sahibi olacaktı. Yarışmacıların hepsi değerli kilolar verdiler. Birinci olan yarışmacı ise 178 kg vererek mükafatı kazandı. Buraya kadar her şey istenilen üzereydi.
Trajedi pod ışıkları söndükten, perde kapandıktan daha sonra başladı. Yarışmacılardan yalnızca biri hariç, on beş kişi altı yıl ortasında verdikleri kiloları geri aldılar. Bir farkla, metabolik suratları yaklaşık 500 kkal düşmüştü..
Düşük kalorili diyetlerin ve detoks programlarının insanlara bunu yaptığını düşünüyorum. Gaye, en kısa müddette en çok kiloyu kaybetmeye programlı. Diyet boyunca düşük kalorilerle en süratli kilo kaybı sağlanıyor, daha sonra birey eski hayatına bırakılıyor. Eski beslenme alışkanlıkları eski kiloları birlikteinde getiriyor, bireyi ‘’ağırlık döngüsü’’ne sokuyor, metabolik suratı düşürüyor, diyet boyunca yapılan çok kısıtlama mental açlık doğuruyor, kas gücü ve kitlesinde kayba yol açıyor. yine kilo alındığında, kas kütlesi artışı olmazken yağ kütlesi artıyor. Bu da sonuçta vücut yağ oranını artırıp, daha fazla şişmanlamaya niye oluyor..
Bunların bilakis, bir beslenme programında maksat, bireyin sıhhatsiz formüllerle süratlice kilo vermesi değil; hayatı boyunca sürdürebileceği sağlıklı alışkanlıklar kazanmasıdır. Lakin bu sayede verilen kilolar korunabilir, ferdî sıhhat ve toplumsal sıhhat korunabilir.
Trajedi pod ışıkları söndükten, perde kapandıktan daha sonra başladı. Yarışmacılardan yalnızca biri hariç, on beş kişi altı yıl ortasında verdikleri kiloları geri aldılar. Bir farkla, metabolik suratları yaklaşık 500 kkal düşmüştü..
Düşük kalorili diyetlerin ve detoks programlarının insanlara bunu yaptığını düşünüyorum. Gaye, en kısa müddette en çok kiloyu kaybetmeye programlı. Diyet boyunca düşük kalorilerle en süratli kilo kaybı sağlanıyor, daha sonra birey eski hayatına bırakılıyor. Eski beslenme alışkanlıkları eski kiloları birlikteinde getiriyor, bireyi ‘’ağırlık döngüsü’’ne sokuyor, metabolik suratı düşürüyor, diyet boyunca yapılan çok kısıtlama mental açlık doğuruyor, kas gücü ve kitlesinde kayba yol açıyor. yine kilo alındığında, kas kütlesi artışı olmazken yağ kütlesi artıyor. Bu da sonuçta vücut yağ oranını artırıp, daha fazla şişmanlamaya niye oluyor..
Bunların bilakis, bir beslenme programında maksat, bireyin sıhhatsiz formüllerle süratlice kilo vermesi değil; hayatı boyunca sürdürebileceği sağlıklı alışkanlıklar kazanmasıdır. Lakin bu sayede verilen kilolar korunabilir, ferdî sıhhat ve toplumsal sıhhat korunabilir.