Vitra
New member
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriyelilerin onurlu geri dönüşü için çaba gösteriyoruz Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde büyükelçilerle bir ortaya geldiği iftarda konuştu. Erdoğan, iftar buluşması daha sonrası açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyleki:
“Virüse karşı en tesirli silahımız olan aşının zenginler kulübü üyesi ülkelere bir mahsus ayrıcalık üzere algılanması durumun vahametini ortaya koyuyor. Türkiye olarak dost ve kardeşlerimizin çabasına dayanak oluyoruz. Birinci günden itibaren elimizdeki imkanları tüm insanların istiadesine sunduk. Bugüne kadar 19 ülkeye 6,3 milyon doz aşı hibesi yaptık.
İçinde yerli aşımız Turkovac’ın da olduğu 4 milyon 870 bin doz aşıyı Afrika’ya hibe ettik. Son asrın en büyük sıhhat krizi olan nitelenen salgının tüm ülkelere bir nefis muhasebesine vesile olmasını diliyorum. Afrikalı, Asyalı, Amerikalı, Avrupalı olmadan evvel bizden birer insanız. Nerede yaşarsak yaşayalım. İnancımız, kültürümüz, lisanımız, deri rengimiz ne olursa olsun hepimiz 8,5 milyarlık büyük insanlık ailesinin fertleriyiz.
Yalnızca birbirimize karşı değil hem de evlatlarımıza, gelecek kuşaklara karşı da sorumluyuz. Kendi fildişi kulesine çekilip ötekinin yaşadığı sorun, ıstırap, felaketleri gelme lüksümüz yoktur. Biz unutsak, biz kabul etmeye yanaşmasak bile yaşanan her hadise tüm insanlığın tıpkı gemide olduğunu hatırlatıyor.
Çatışmalardan ekonomik kriz, salgın, etraf felaketlerine kadar acı hakikate şahitlik ediyoruz. Türkiye olarak mesuliyetlerimizi yerine getirmenin, krizlerde yapan rol oynamanın gayretindeyiz. Ukrayna krizinde ülkemizin barışı, istikrarı, insanı ve insan hayatını merkeze alan teşebbüsçü dış siyasetinin en son örneğidir. Ukrayna ve Rusya’nın Dışişleri Bakanlarının bir ortaya gelmelerini temin ettik. Tarafları yüz yüze müzakerelerini sürdürmeleri gayesiyle İstanbul’da konuk ettik.
Bu görüşmeler yardımıyla taraflar somut ilerleme kaydetti. Lakin Buça’dan gelen imajlar, sivillerin maksat alınması gayretlerimize gölge düşürdü. Taraflar içinde çevrim içi görüşmeler devam ediyor. Her iki tarafın inanç duyduğu ülke olarak uğraşlarımızı sürdürüyoruz. İstanbul süreci de en muteber ve en kestirme çıkış yolu vasfını hala korumaktadır.
“Ukrayna ve Rusya İstanbul’daki görüşmeleri ilerletmek istiyor”
Her iki taraf da İstanbul’daki görüşmeleri ilerletmekten yana olduklarını belirtiyor. Sayın Zelenesky ve sayın Putin ile tertipli telefon görüşmeleri gerçekleştiriyorum. Tespitlerimi, değerlendirmelerimi ve beklentilerimi direkt ve içtenlikle söylüyorum. Bu savaşın kazananı olmayacağını, hepimizin tüm insanlığın kaybedeceğini iletiyorum.
Acının, yıkımın ve gözyaşının daha fazla sürmesine bigane kalamayız. Bizim kültürümüzde iyi işlerde çabuk edilmesine inanılır. Kalıcı barışın tesisi insanlık ismine yapılmış en güzel teşebbüslerden biri olacaktır. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunmasıyla bir arada diyalog yoluyla barışın gerçekleşeceğine inanıyorum.
Ukrayna savaşı adil bir dünya nizamı kurma arayışımızın ne kadar isabetli olduğunu bir kere daha gösterdi. Dünya 5’ten büyüktür diyerek BM Güvenlik Kurulu ıslahatı çalışmalarımız anlaşılmış oldu. Global güvenlik mimarisinin adalet ve kapsayıcılık temelinde bir daha inşa edilmesi açıktır. Türkiye 70 yıla aşkın müddettir NATO içerisinde gereken dayanışmayı göstermiş vazgeçilmez müttefik olduğunu tekraren ispatlamıştır.
Sığ değerlendirmelerin tersine Ukrayna bağlamındaki en son gelişmeler NATO ittifakı ve ittifak ortasında Türkiye’nin değerini açıkça ortaya koymuştur. AB üyeliği Türkiye’nin stratejik maksadı olmayı sürdürmektedir. Savaşın global boyutlara oluşan aksi tesirleri güvenlik ve güç başta olmak üzere Türkiye’nin AB için ne derece stratejik pozisyonda olduğunu göstermiştir.
Tam üyelik perspektifimizi temel alan somut ve manalı adımları AB’den atmasını bekliyorum. Alışılmış öteki insani dramlar, Yemen, Somali, Libya, Afganistan, Filistin ve Suriye’de milyonlarca temiz insan bir Ramazan ayını daha buruk geçiriyor. Önlem alınmadığı, yardım eli uzanmadığı, bir dilim ekmek bulamadığı için ölen her bir masumla bir arada insanlık da ölüyor.
‘Suriyelilerin onurlu geri dönüşü için çaba gösteriyoruz’
Türkiye 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 5 milyon yerlerinden edilmiş şahsa süreksiz mesken sahipliği yapmaktadır. Tek başına bırakılmış olsak da Suriyeli kardeşlerimizin istekli ve onurlu geri dönüşü için elimizden gelen çabası gösteriyoruz. bununla birlikte rejimin bomba ve terör örgütlerinin taarruzları altında hayata tutunmaya çalışan mazlum ve mağdurlara sahip çıkıyoruz. Suriye ve Irak’ın terörden arındırılması için adım atmaktan çekiyoruz. PKK, YPG, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere terörle uğraşımızı sürdürüyoruz.
Terör örgütlerine bilhassa finans temin eden kaynakların kesilmesi noktasında tüm dostlarımızın kuvvetli takviyesini beklediğimizi burada tabir etmek istiyorum. Teröristlerin ve Neonazi örgütlerin demokratik sistemi istismar edilmesinin önüne geçilmesidir. Mescid-i Aksa’da yapılanları gördünüz, gördük, görüyoruz. Bu bizler için hakikaten bir keder deposudur. Bunu yaşamak asla istemiyoruz.
Bu bahiste sayın Cumhurbaşkanı ile de bunları Türkiye ziyaretinde konuşmuştuk. Bundan daha sonraki süreçte temenni ederim ki, bunları tekrar yaşamayız. Yakın etrafımızda bir barış ve istikrar neslinin oluşmasına katkı sunacak her türlü olağanlaşma adımını destekliyoruz. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta istikrara öncelik veriyoruz. İşgal edilmiş Azerbaycan topraklarının kurtarılmasıyla bölgemizde kıymetli bir fırsat yakalandığı kanaatindeyiz.
Komşumuz Ermenistan’la olağanlaşma sürecimizi içtenlikle sürdürüyoruz. Tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımızın olduğu Balkanlar’da yeni tansiyonların önüne geçilmesi, istikrarın koruması için çaba sarf ediyoruz. BAE, İsrail başta olmak üzere Ortadoğu ülkeleriyle yakaladığımız ivmeyi korumakta kararlıyız. Ümmetin kanayan yarası olan Filistin davasına sahip çıkmaya devam ediyoruz.
‘Üzerimize düşeni yapmaya hazırız’
Birinci kıblemiz Mescid-i Aksa ve Kudüs-ü Şerif konusundaki hassasiyetimiz tüm dünyanın malumudur. Dün Mahmud Abbas ve BM Genel Sekreteri ile birer telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Harem-i Şerif’in mahremine yönelik taarruzları lanetlediğimizi açıkça lisana getirdim. Tansiyonun daha fazla tırmanmaması için üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu söz ettim.
ABD ile tesis ettiğimiz stratejik düzeneğin fonksiyonel hale gelmesinden de mutluyuz. bir daha Asya teşebbüsümüz çerçevesinde tüm Asya kıtasıyla münasebetlerimizi güçlendiriyoruz. Afrika ve Latin Amerika ile münasebetlerimiz sürat kesmeden devam ediyor. Türkiye’deki mukim temsilcilik sayısının 294’e ulaşması uğraşlarımızın karşılıksız kalmadığını gösteriyor.
İnşallah kazan kazan ve eşit paydaşlık temelinde tüm ülkelerle işbirliğimizi devam ettireceğiz. Daha adil, daha yaşanabilir, daha huzurlu bir dünyayı fakat karşılıklı anlayış ve dayanışmayla inşa edebiliriz. Bunun için farklılıklarımız yerine ortak noktalarımıza odaklanmalı, barış ortasında yaşamanın, işbirliğini geliştirmenin yollarını aramalıyız. Popülizm, İslam düşmanlığı, ırk, lisan ve din ayrımcılığını bir kenara bırakmalı adaletin gücünü hakim kılmalıyız.
Bu vesile ile 15 Mart gününün BM Genel Şurası’nda İslamofobi ile Uğraşa katkı veren tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyleki:
“Virüse karşı en tesirli silahımız olan aşının zenginler kulübü üyesi ülkelere bir mahsus ayrıcalık üzere algılanması durumun vahametini ortaya koyuyor. Türkiye olarak dost ve kardeşlerimizin çabasına dayanak oluyoruz. Birinci günden itibaren elimizdeki imkanları tüm insanların istiadesine sunduk. Bugüne kadar 19 ülkeye 6,3 milyon doz aşı hibesi yaptık.
İçinde yerli aşımız Turkovac’ın da olduğu 4 milyon 870 bin doz aşıyı Afrika’ya hibe ettik. Son asrın en büyük sıhhat krizi olan nitelenen salgının tüm ülkelere bir nefis muhasebesine vesile olmasını diliyorum. Afrikalı, Asyalı, Amerikalı, Avrupalı olmadan evvel bizden birer insanız. Nerede yaşarsak yaşayalım. İnancımız, kültürümüz, lisanımız, deri rengimiz ne olursa olsun hepimiz 8,5 milyarlık büyük insanlık ailesinin fertleriyiz.
Yalnızca birbirimize karşı değil hem de evlatlarımıza, gelecek kuşaklara karşı da sorumluyuz. Kendi fildişi kulesine çekilip ötekinin yaşadığı sorun, ıstırap, felaketleri gelme lüksümüz yoktur. Biz unutsak, biz kabul etmeye yanaşmasak bile yaşanan her hadise tüm insanlığın tıpkı gemide olduğunu hatırlatıyor.
Çatışmalardan ekonomik kriz, salgın, etraf felaketlerine kadar acı hakikate şahitlik ediyoruz. Türkiye olarak mesuliyetlerimizi yerine getirmenin, krizlerde yapan rol oynamanın gayretindeyiz. Ukrayna krizinde ülkemizin barışı, istikrarı, insanı ve insan hayatını merkeze alan teşebbüsçü dış siyasetinin en son örneğidir. Ukrayna ve Rusya’nın Dışişleri Bakanlarının bir ortaya gelmelerini temin ettik. Tarafları yüz yüze müzakerelerini sürdürmeleri gayesiyle İstanbul’da konuk ettik.
Bu görüşmeler yardımıyla taraflar somut ilerleme kaydetti. Lakin Buça’dan gelen imajlar, sivillerin maksat alınması gayretlerimize gölge düşürdü. Taraflar içinde çevrim içi görüşmeler devam ediyor. Her iki tarafın inanç duyduğu ülke olarak uğraşlarımızı sürdürüyoruz. İstanbul süreci de en muteber ve en kestirme çıkış yolu vasfını hala korumaktadır.
“Ukrayna ve Rusya İstanbul’daki görüşmeleri ilerletmek istiyor”
Her iki taraf da İstanbul’daki görüşmeleri ilerletmekten yana olduklarını belirtiyor. Sayın Zelenesky ve sayın Putin ile tertipli telefon görüşmeleri gerçekleştiriyorum. Tespitlerimi, değerlendirmelerimi ve beklentilerimi direkt ve içtenlikle söylüyorum. Bu savaşın kazananı olmayacağını, hepimizin tüm insanlığın kaybedeceğini iletiyorum.
Acının, yıkımın ve gözyaşının daha fazla sürmesine bigane kalamayız. Bizim kültürümüzde iyi işlerde çabuk edilmesine inanılır. Kalıcı barışın tesisi insanlık ismine yapılmış en güzel teşebbüslerden biri olacaktır. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunmasıyla bir arada diyalog yoluyla barışın gerçekleşeceğine inanıyorum.
Ukrayna savaşı adil bir dünya nizamı kurma arayışımızın ne kadar isabetli olduğunu bir kere daha gösterdi. Dünya 5’ten büyüktür diyerek BM Güvenlik Kurulu ıslahatı çalışmalarımız anlaşılmış oldu. Global güvenlik mimarisinin adalet ve kapsayıcılık temelinde bir daha inşa edilmesi açıktır. Türkiye 70 yıla aşkın müddettir NATO içerisinde gereken dayanışmayı göstermiş vazgeçilmez müttefik olduğunu tekraren ispatlamıştır.
Sığ değerlendirmelerin tersine Ukrayna bağlamındaki en son gelişmeler NATO ittifakı ve ittifak ortasında Türkiye’nin değerini açıkça ortaya koymuştur. AB üyeliği Türkiye’nin stratejik maksadı olmayı sürdürmektedir. Savaşın global boyutlara oluşan aksi tesirleri güvenlik ve güç başta olmak üzere Türkiye’nin AB için ne derece stratejik pozisyonda olduğunu göstermiştir.
Tam üyelik perspektifimizi temel alan somut ve manalı adımları AB’den atmasını bekliyorum. Alışılmış öteki insani dramlar, Yemen, Somali, Libya, Afganistan, Filistin ve Suriye’de milyonlarca temiz insan bir Ramazan ayını daha buruk geçiriyor. Önlem alınmadığı, yardım eli uzanmadığı, bir dilim ekmek bulamadığı için ölen her bir masumla bir arada insanlık da ölüyor.
‘Suriyelilerin onurlu geri dönüşü için çaba gösteriyoruz’
Türkiye 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 5 milyon yerlerinden edilmiş şahsa süreksiz mesken sahipliği yapmaktadır. Tek başına bırakılmış olsak da Suriyeli kardeşlerimizin istekli ve onurlu geri dönüşü için elimizden gelen çabası gösteriyoruz. bununla birlikte rejimin bomba ve terör örgütlerinin taarruzları altında hayata tutunmaya çalışan mazlum ve mağdurlara sahip çıkıyoruz. Suriye ve Irak’ın terörden arındırılması için adım atmaktan çekiyoruz. PKK, YPG, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere terörle uğraşımızı sürdürüyoruz.
Terör örgütlerine bilhassa finans temin eden kaynakların kesilmesi noktasında tüm dostlarımızın kuvvetli takviyesini beklediğimizi burada tabir etmek istiyorum. Teröristlerin ve Neonazi örgütlerin demokratik sistemi istismar edilmesinin önüne geçilmesidir. Mescid-i Aksa’da yapılanları gördünüz, gördük, görüyoruz. Bu bizler için hakikaten bir keder deposudur. Bunu yaşamak asla istemiyoruz.
Bu bahiste sayın Cumhurbaşkanı ile de bunları Türkiye ziyaretinde konuşmuştuk. Bundan daha sonraki süreçte temenni ederim ki, bunları tekrar yaşamayız. Yakın etrafımızda bir barış ve istikrar neslinin oluşmasına katkı sunacak her türlü olağanlaşma adımını destekliyoruz. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta istikrara öncelik veriyoruz. İşgal edilmiş Azerbaycan topraklarının kurtarılmasıyla bölgemizde kıymetli bir fırsat yakalandığı kanaatindeyiz.
Komşumuz Ermenistan’la olağanlaşma sürecimizi içtenlikle sürdürüyoruz. Tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımızın olduğu Balkanlar’da yeni tansiyonların önüne geçilmesi, istikrarın koruması için çaba sarf ediyoruz. BAE, İsrail başta olmak üzere Ortadoğu ülkeleriyle yakaladığımız ivmeyi korumakta kararlıyız. Ümmetin kanayan yarası olan Filistin davasına sahip çıkmaya devam ediyoruz.
‘Üzerimize düşeni yapmaya hazırız’
Birinci kıblemiz Mescid-i Aksa ve Kudüs-ü Şerif konusundaki hassasiyetimiz tüm dünyanın malumudur. Dün Mahmud Abbas ve BM Genel Sekreteri ile birer telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Harem-i Şerif’in mahremine yönelik taarruzları lanetlediğimizi açıkça lisana getirdim. Tansiyonun daha fazla tırmanmaması için üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu söz ettim.
ABD ile tesis ettiğimiz stratejik düzeneğin fonksiyonel hale gelmesinden de mutluyuz. bir daha Asya teşebbüsümüz çerçevesinde tüm Asya kıtasıyla münasebetlerimizi güçlendiriyoruz. Afrika ve Latin Amerika ile münasebetlerimiz sürat kesmeden devam ediyor. Türkiye’deki mukim temsilcilik sayısının 294’e ulaşması uğraşlarımızın karşılıksız kalmadığını gösteriyor.
İnşallah kazan kazan ve eşit paydaşlık temelinde tüm ülkelerle işbirliğimizi devam ettireceğiz. Daha adil, daha yaşanabilir, daha huzurlu bir dünyayı fakat karşılıklı anlayış ve dayanışmayla inşa edebiliriz. Bunun için farklılıklarımız yerine ortak noktalarımıza odaklanmalı, barış ortasında yaşamanın, işbirliğini geliştirmenin yollarını aramalıyız. Popülizm, İslam düşmanlığı, ırk, lisan ve din ayrımcılığını bir kenara bırakmalı adaletin gücünü hakim kılmalıyız.
Bu vesile ile 15 Mart gününün BM Genel Şurası’nda İslamofobi ile Uğraşa katkı veren tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum”